Nisâ / 22. Ayet
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

Geçmiþte olanlar bir yana, babalarýnýzýn nikâhladýðý kadýnlarla evlenmeyin. Þüphesiz bu, çok çirkin bir hayâsýzlýk, Allah'ýn gazabýný celbeden bir günah ve pek iðrenç bir yoldur!

Affa ferman seccadeler ...

Başlatan Mercan, Mart 27, 2009, 08:33:23 ÖÖ

Mercan

Ziyaretçi
Mart 27, 2009, 08:33:23 ÖÖ



Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem), "Küllü'n-n''s hatt''ûn- bütün insanlar hata işler" demiş ve "hatt''ûn" kelimesini özellikle kullanarak hata yapmanın insanın tabiatından olduğunu, onun çok büyük hatalar yapabileceğini ifade etmiştir. Daha sonra da "Ve hayrul-hatt''îne et-tevvabûn- Hata edenlerin en hayırlısı, hata ettikten sonra hemen tevbe ile onu silmeye çalışandır." 
 
buyurmuştur. Demek ki, bu yavuz hataları, bu sevimsiz kabahatleri ortaya koyan insanların en hayırlısı hata eder etmez, kabiliyetine, seviyesine göre, tevbe, evbe, in''be kurnalarına koşarak hemen arınıp yeniden Allah'a yönelendir. Öyleyse biz, mükemmeliyete t''lib olsak da, insan olmanın gereği bazı z''aflarımız nüksettiği yerde, m''nen hastalanabilir, sürçüp düşebiliriz. Önemli olan düşüp kalmamak, düşüp kalkmaktır. Düşer düşmez hemen kalkıp Seyyidina Hazreti Âdem gibi: "Rabben'' zalemn'' enfüsen'' - Rabb'imiz kendimize zulmettik" (A'r''f/23)) deyip, nefsin zulmünden Cenab-ı Hakk'a sığınmaktır.

Hata karşısında Âdem tavrı ortaya koymak çok önemlidir; Allah'ın kapısında akıllıca hareket etmeyi Hazreti Âdem'den öğrenmek lazımdır. Onunki bir zelledir; mukarreb hatasıdır. Buna rağmen Hazreti Âdem, zellesinin hemen ardından Rabb'ine yönelmiş; şeytan ise temerrüdünde devam etmiştir. İşte bu noktada, sürçüp düşen ile bilerek başkaldıran birbirinden ayrılmıştır. Biri, Cennet'ten çıkarılacağı sırada dahi kalbî teveccühünü devam ettirmiş, Hakk'ın kapısına karşı vefalı ve sadık olmuş, Rabb'iyle münasebetlerini tamamlamaya çalışmıştır. Diğeri ise mütemadi bir inişe geçmiş; kibir, gurur ve isyanından dolayı her geçen dakika biraz daha gayy''ya yuvarlanmıştır.

Hazreti Âdem'in çocukları olarak biz de hataların ağına takılabilir ve onlar cibilliyetimiz üzerinde ciddi tesir icra edince, aradığımız mükemmeliyete giden yollarda bir tereddüt yaşayabiliriz. K''miliyet ve tamamiyeti yakalamak adına yürürken tökezleyebilir ve bir hendeğe düşebiliriz. Fakat insan için, düşüp kalmak değil; düşse de hemen kalkmaktır esas olan. Değişik münasebetlerle arz ettiğim gibi; elden geldiğince günaha en az hayat hakkı tanıma civanmertliğini göstermek çok önemlidir. Gözün bir harama kaysa, bu günahın üzerinden bir dakika bile geçmeden, o günahtan sıyrılmak için hemen huzura koşmalı, Allah'ın huzurunda af fermanı arayacağın bir seccade bulmalı, başını yere koymalı ve tevbe etmelisin. Günahın canlı kalmasına meydan vermemelisin; çünkü Efendimizin ifadesiyle, işlenen her günah ruhta yaralar açar; kalbde bir leke bırakır ve aynı zamanda her günah bir başka günahın davetçisi olur.

"Hey mübarek Allah hey!"

Eğer günah tevbeyle çabuk silinmezse, Üstad'ın dediği gibi, bir günah, bir günah, bir günah... daha derken ona eklenen diğer günahlarla kalbde hatm (mühür) olur, kalb mühürlenir, hafizanallah.. Bundan dolayı, "Her günah içinden küfre giden bir yol vardır." Evet, insan, günah işlemekle ne k''fir olur ne de küfürle iman arasında bir menzile asılı kalır. Fakat şurası da bir gerçektir ki; günah işleyen insan imandan bir adım uzaklaşmış, küfre de bir adım yaklaşmış olur. Eğer, iki günah işlerse, iki adım atmış ve küfre iki adım yaklaşmış, kendisiyle küfür arasındaki mesafeyi daraltmış olur. Bundan dolayı, hakiki bir mü'min, özellikle alerjik bir insanın arı veya akrep sokması gibi şeylerden sakındığı gibi günahlardan sakınmalı; yılandan, çıyandan kaçtığı gibi günahların en küçüğünden bile kaçmalıdır. Çünkü tamamiyetin ve kem''lin t''lipleri aradıklarını ancak böyle bir teyakkuzla bulabilirler.

İmanın tadına varmak için...

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, "Üç haslet vardır. Bunlar kimde varsa imanın tadını duyar: Allah'ı ve Resûl'ünü her şeyden ve herkesten daha çok sevmek; bir kulu sırf Allah rızası için sevmek; Allah, imansızlıktan kurtarıp İsl''m'ı nasib ettikten sonra tekrar küfre, inançsızlığa düşmekten, ateşe atılmaktan korktuğu gibi korkmak." buyurmaktadır. Demek ki imanın tadını almanın ilk şartı, "Allah'ı ve Resûlü'nü her şeyden çok sevmek"tir. Bu sevgi, insanı "Allah için sevme" mülahazasına taşıyacaktır. Bunu da hidayet yolundan ayrılma korkusuyla tir tir titreme ve günaha, dalalete girme endişesiyle sürekli teyakkuzda yaşama h''li takip edecektir. Evet, sevgi iradî olarak başlar. Sonra gayr-i iradî bir muhabbete inkıl''b eder. İnsanlara karşı duyulan mecazî sevgilerin başlangıcında bile bir irade söz konusudur; bir görme, bir karşılaşma, bir görüşme vardır ve bunlar iradîdir. Bu mevzuda iradî bir adım atılınca zamanla gayr-i iradî alaka başlar. İşte, Allah'la olan münasebetlerimizi derinleştirme, Resûlüllah'a karşı alakamızı daha engin bir sevgiye dönüştürme mevzuunda da işin başı iradedir.

Derin bir muhabbete yürümek istiyorsan iradenin hakkını verecek, Allah'ı tanımaya bakacak, O'nun nimetlerini düşüneceksin; kudret eserlerini seyredecek, arzı senin için nasıl bir beşik yaptığını görecek, bir meşher gibi yarattığı semalara nazar edecek, kainatı okuyacaksın. Ve bu iradî bakmaların, düşünmelerin, okumaların neticesinde adeta kendinden geçeceksin. Alvar İmamı'nın derslerine devam eden, ondan feyz alan yaşlı bir zat vardı. Cenab-ı Hakk'ın ef''l, ''s''r ve esm''sının tecellilerinden bahsedildiği zaman, Erzurumlulara mahsus o kendine has lisanıyla "Hey mübarek Allah hey!" der ve adeta kendinden geçerdi. Sen de baktığın her şeyde O'nun mührünü görecek, için için coşacak ve "Hey mübarek Allah hey" demekten kendini alamayacaksın. Böyle hissedip, böyle görmeye irade adımıyla başlayacaksın ama bir gün gelecek, sen İl''hi üns esintileri sağanağıyla sırılsıklam olacaksın. Öyle ki, artık O'ndan başka hiçbir şey duymayacak, hissetmeyeceksin.

ÖZETLE

1- Yavuz hataları, sevimsiz kabahatleri ortaya koyan insanların en hayırlısı hata eder etmez, tevbe, kurnalarına koşarak hemen arınıp yeniden Allah'a yönelendir.

2-Allah kapısında akıllıca hareket etmeyi Hz. Âdem'den öğrenmek lazımdır. O, zellesinin hemen ardından Rabb'ine yönelmiş; şeytan ise, temerrüdünde devam etmiştir.

3-İnsan günah işlemekle ne k''fir olur, ne de küfürle iman arasında bir menzile asılı kalır. Fakat imandan bir adım uzaklaşmış, küfre de bir adım yaklaşmış olur.

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.095 saniyede 25 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017