Mart 05, 2009, 11:39:01 ÖÖ
Kültürel Detaylar
Kültür-Dil
İlimizde konuşma ve yazı dili sade bir ifade tarzıyla Türkçe’dir.Ağız ve şive olarak belirgin şekliyle: niçun gelmeyan, napıyen,oluncası,gelincesi,nem ben,bilmeyonku gibi örneklendirilebilir.Gün,hafta ve ay adları resmi takvimimizde olduğu gibi kullanılmaktadır. Sadece pazar günü “kapalı pazar veya dernek” pazartesi “Bolu pazarı” günüdür.
Edebiyat
Anadolu’da bir çok yerde makamı olduğu bilinen YUNUS EMRE’nin ilahileri ve şiirleri Bolu ve çevresinden derlenen çok sayıdaki cönklerde görülmektedir. Hatta Yunusun ilahileri ile düğün törenlerinde gelin ve damat yeni bir kumaş üzerinden birkaç kez yürütülür.Mengen ilçemizin Gökçesu nahiyesinde Yunuslar Köyü ve Yunus mezarı diye ziyaret edilen bir yer vardır.
Kemal Ümmi XV. Yy.da yaşamış mutasavvıf şairdir.Her yıl ,ömrünün önemli bir bölümünü geçirmiş olduğu Bolu’nun Sazak bölgesindeki Tekke Köyünde adına geleneksel anma günü düzenlenmektedir.
XVI.yy sonlarında yaşadığı bilinen destan kahramanımız Köroğlu Bolu deyince akla gelen isimlerden biridir. Ayrıca kılıç kalkan ile oynanan Köroğlu oyunu mevcuttur.İl merkezinde Belediye meydanında bulunan Köroğlu heykeli dikkat çekicidir.
1772 yılında Yeniçağ Þahnalar köyünde doğan asıl adı İbrahim olan Aşık Dertli 1845 yılında Ankara’da vefat etmiştir.Þair Dertli’nin anıt mezarı Bolu Gerede karayolu üzerinde Þahnalar köyünde bulunmaktadır. Her yıl anma günü düzenlenmektedir.Geredeli Figani,Mudurnulu Yağcı Emin çıraklarıdır.
Anlatmalar
Geredeli Aşık Figani Nasihat Destanı
Erenler pendini guşeyle cana
A akil doğru sözü arar demişler
“Men aref” bağını kıldınsa me’va
Senin içün her dem bahar demişler
Þu kahpe felekten murat alınmaz
Yalancı dünyada ebet kalınmaz
Malı olmıyanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz.
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altun yere düşmeyince pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Figani pendimi yabana atma
Rey senin ister tut,istersen tutma
Eğer arif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
Bilinen en yaygın Köroğlu efsanesi,destanı,türküsü,oyunudur.Ayrıca Akşemseddin Hz.’lerinin, Mudurnu’da mezarı bulunan Þeyh’ül İmran, Karaarslan,Ümmi Kemal gibi zatların kerametlerine dair anlatımlar da mevcuttur.
Halk arasındaki anlatımlardan biri şöyledir :
Gerede soğuk iklimiyle bilinen bir ilçedir.Zamanında Evliya Çelebi burada konaklamış.Bir müddet kaldıktan sonra yolu başka yere düşmüş.Derken orada bir Geredeliye rastlamış.Sormuş ona:
-Nereden geliyorsun?
-Gerede’den geliyorum
-Peki,Gerede’ye yaz geldi mi?
-Onbir ay yirmidokuz gündür oradaydım.
-Yaz gelmediydi ama bugün geldi mi bilmem.
Þiirler
Ninni
Ağzına verdim bir sormuk
Sırtına da vurdum bir yumruk
Dana dana dastana
Danalar girmiş bostana
O zalım danayı bıçakladım hu hu
Amanın yavrum gızları gucakladım
Hazma Bey’den aşmadım
Güzel yavrum neni
Yollarını şaşmadım
Mini mini gızım hu hu
Türküler
Estireyim mi estireyim mi
Yavrum sana fistan kestireyim mi
Üç o yandan beş bu yandan
Yavrum bir de Abant yaylasından
Köprünün altında diken
Yavrum yaktın beni gül iken
Mevlam seni de yaksın
Üç günlük gelin iken
Köroğlu
Hey hey efeler hey hey
Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kargı sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Hey hey efeler hey hey
Ben bir Köroğluyum dağda gezerim
Esen rüzgarlarda hile sezerim
Demir külünk ile başın ezerim
Dağlar seda verip seslenmelidir
Hey hey efeler hey hey
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Mani
İşte geldim büklüm büklüm Çeşme önünde yarim
Sırtımdaki davul yüküm Boduçmu dolduruyon
İşte geldim hanenize Söz verdin de gelmedin
Selam verdim cümlenize Çocuk mu kandırıyon
İncirim var ezilecek Fındık toplayan gelin
Tülbentlerde süzülecek Fındık dalda kalmasın
Çok bekletme benim ağam Eğil bir yol öpeyim
Mahallem var gezilecek Ahdım yerde kalmasın
Kalıplaşmış Sözler
Acıtma arsız edersin,acıktırma hırsız edersin
Ağızdan burun yakın,kardaştan karın yakın
Ağzı eğri olsa da,zengin karısı söylesin
Allah dört gözden ayırmasın
Allah kötüler bahtı versin
Ana baba tahtını yapar bahtını yapamaz
Bolu’lunun taşınca ayranı,tanımaz bayramı
Burası Bolu, öyne de olu, böyne de olu
Çok endeleyen ya kele, ya köre
Dilmi güzel, dilber mi güzel
Ekmek elin, su gölün, odun abant’ın
Engelsiz döngel yenmiyor
Evin geniş olacağına elin geniş olsun
Fukaranın döngeli köhnümez
Kırk gün kıran olmuş, gene de eceli gelen ölmüş
Sevip dostuna, boşanıp kocana varma
Silahla yaşayan, silaha kurban olur
Uşağın hoşafta hakkı olmaz
Yük altındaki eşek anırmaz
Zaman sana uymazsa sen zamana uy
Allah göynünün muradını versin
Hayatın Dönüm Noktaları
Doğum gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır.Yöremizde bu inanışlar şöyle belirlenmiştir;
Hamile kadın,sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez,aksi halde doğacak çocuk haramzade olacaktır.Tüylü nesnelere bakılırsa çocuğun tüylü olacaktır.Ela gözlü evlat isteyen anne aya bakar.Hamile kadın manda kaymağı yemez,yerse vakitsiz doğar.Çocuğun adı doğduğu gün konur.Loğusa yatağı yedi gün bekletilir.Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama götürülür.Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku basar ve hastalanır.Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için altın atılır.çocuğun çabuk yürümesi için bir Cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve camiye götürülür.Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir buna köstek kesme denilir.Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez.Ancak kız çocukları için pembe,erkek çocuklar için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir.Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir.Akrabalar,komşular bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir. Loğusa şerbeti “Nöbet şekeri” adı verilen kırmızı renkli şekerin suda eritilmesi ile yapılmaktadır.Halk arasında “Kırk basması,Al basması” denilen inanış gereği loğusa kırk gün odasında yalnız bırakılmaz .Çocuğun ilk çıkan dişini gören hediye alır. Bebek görmeye gidenin giysisinden bir parça iplik koparılır kundağa koyulur.
Evlenme geleneklerinde eskilerin büyük ölçüde terk edildiği görülmektedir. Nadiren kaçarak evlenme,içgüveysi,başlık parası yerine süt hakkı,kına gecesi kız ağlatma,resmi nikah ve imam nikahı,sağdıç ve yenge,çeyiz serme,urba görme,nişan ve düğün günümüzde devam eden geleneklerdir.
Sünnet ve ölüm gelenekleri dinsel törenlerle yerine getirilmektedir.Ancak sünnet ve düğünde bazı aileler davul dövdürür, köçek oynatır.
Bayramlar,Törenler,Kutlamalar
Dini bayramımız olan Kurban bayramı dini vecibelere göre kutlanmaktadır.Ramazan bayramına üç ay kala her evde hareket başlar.Dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutar.Þaban ayının on beşinden sonra temizlik başlar.Camlar silinir,çamaşırlar yıkanır.Ramazana hazırlanırken komşu bayanlar toplanıp yufka açarlar. Ramazanda Kuran okunur,mukabeleye gidilir, her evde öncelikle fakir ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir. Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul olduğu gibi birde Ramazan pidesi vardır.İftardan önce kahvaltılık çıkartılır,çorba,pilav,dolma,et yemeği,komposto, tatlı, salata yapılır.Çok eskilerde Ramazan ayında Karagöz oynatıldığı, dışarıdan gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır.Kandillerde hamurdan lokma dağıtılır.Sahurda keşli cevizli makarna yenilmektedir.