Ağustos 04, 2009, 06:41:38 ÖS
ÞAHİN BEY
istikl''l Harbinin aziz şehitlerinden
ÞAHİN BEY
Asırlar boyunca hür yaşamış necip milletimiz, hürriyetlerine, vatanlarına, dinlerine müteveccih tecavüzleri bertaraf etmek için canlarını seve seve feda etmişlerdir. Bu, tarih boyunca böyle olmuştur.
İstiklal Harbi neticesindeki muhteşem zafer, binlerce aziz şehidin kanlarıyla yazdıkları eşsiz bir detandır.
Binlerce vatan evl''dı, vatanlarının tehlikede olduğunu görünce düşmanın önüne dikilmişlerdir. Onlar ALLAH'ın rızasını gaye edinmişlerdi ve ebedî hayatı arzulamaktaydılar. Bu yüzden dünyalıklara ve dünyaya ehemmiyet vermemiş, hayatı sadece bu dünyadaki safhadan ibaret bilen maddenin esirlerine meydan okumuşlardır.
Antepli Þahin Bey de istiklal harbinin aziz şehitlerindendir. Tek başına düşmana meydan okumuş, "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez." demiştir. Bu kahramanın hayatı, fedakarlıklarla doludur, yeni nesil için ibret levhasıdır.
Hayatı-İstiklal Harbine Katılışı
Þahin Bey 1877'de Gaziantep'de doğmuştur. Asıl adı Mehmed Said'dir. 1899'de Yemen'e er olarak giden Mehmed Said, Yemen cephesinde gösterdiği muvaffakiyet ve kahramanlık üzerine başçavuş olmuştur.
Mehmed Said 1911'de Trablusgarb harbine gönüllü olarak katılmış, Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaşmıştır.
Galiçya'da 15. Kolorduda savaşan Mehmed Said, 1917 Ekiminde Sina Cephesinde vazife almıştır. Tehlikeli vazifelere gönüllü olarak koşan, vatanperverliği, ahlakı ile dikkatleri üzerinde toplayan Mehmed Said'in rütbesi teğmenliğe yükseltilmiştir.
1918'de İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düşmüştür. Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kalan Mehmed Said, ateşkesden sonra serbest bırakılmıştır.
Þahin Bey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a gelmiş, Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istemiştir. Harbiye Nezareti tarafından Urfa'nın Birecik kazası Askerlik Þubesi Başkanlığına tayin olunan Þahin Bey, İşgal altındaki Antep'in vaziyetini görerek Antep'te kalmaya karar vermiştir.
Antep Heyet-i Merkeziyesine müracaat ederek vazife isteyen Þahin Bey, heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine derhal çalışmaya başlamıştır.
Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Þahin Bey, kendisine verilen vatan hizmetinin mesuliyetini omuzuna aldıktan sonra derhal hizmet mahalline koşmuştur. Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak bir gün kalmıştır.
1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Þahin Bey, kısa zamanda 200 fedai toplamıştır.
Kilis-Antep yolu, Antep harbinin kilit noktasıdır. Ne yapılıp edilmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır. Þahin Bey kendisine haber gönderen Anteplilere şu cevabı vermektedir:
"Müsterih olunuz. Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez!"
5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar bir türlü Anadolunun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imk''nlarıyla karşı koymaktadırlar. Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Þahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur.
Þahin Bey ve fedaileri 3 Þubat'ta ve 18 Þubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir.
Þahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle demektedir:
"Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şühed'' kanı karışıktır... Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza."
Sürüyle saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij, meselesi olmuştur.
Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar. Bu Fransız küvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu.
Kahraman Þahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fed''ileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Þahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir.
Þahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Þahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı.
28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Þahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu:
"Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir."
Çatışmanın 4.günü Öğleye doğru Þahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onların da şehadet şerbetini içmelerinden sonra tek başına kalan Þahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir.
Atacak kurşunu kalmayan Þahin Bey tüfeğini yere çarparak kırmış ve sel gibi üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. Silahsız Þahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Þahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz n''şını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920'de şehadet şerbetini içen Þahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. "ALLAH'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle" Þahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:
Þahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında.
Uyan şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu.
Þahin Bey, istiklal meş'alesini tutuşturmuş, onbinlerce Þahinler, tutuşturulan bu meş'aleyi söndürmemek için vargüçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır. Þahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır.
Þair o yıllarda Ayıntaplılara şöyle seslenmektedir:
"Düşünme arkadaş, ALLAH büyüktür,
Alamaz bir tek taş ALLAH büyüktür,
Sen çalış ve uğraş ALLAH büyüktür.
Sönmesin İsl''mın parlak yıldızı..."
Cenab-ı Hakka istinad edenler düşmana tek bir taş vermemek için 11 ay düşmana kan kusturmuşlar ve din için, millet için vatan için, altı bin şehid vermişlerdir.
Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!