Maturidilik
Matürîdî´nin Metodu Ve Görüşleri
a) Metodu:
b) Görüşleri:
MATÜRİDİLİK
Bu mezhep, Ebu Mansur el-Matüridî diye meşhur olan «Muham-med b. Muhammed b. Mahmud»´a nisbet edilmektedir.
Mfttürîdi, Semerkant´da, «Matürid» mahallesinde doğmuştur. Hicri 333, Miladi 914 de vefat ettiği tesbit edilmiştir. Hicri üçüncü yüzyılın son üçtebirinde ihnini -tahsil etmiştir. Yani Mutezilelerin, Hicri 3. yüzyılın ilk üçtebirinde fıkıh ve hadis âlimlerine kötü muamelelerinden dolayı halkın nefretini kazandıkları ve gazaplarına uğradıkları bir dönemde ilmini tahsil etmiştir.
Matürîdi´nin, hangi tarihte doğduğu, kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Hicri 3. yüzyılın ortalarında doğduğu anlaşılmaktadır. Matürîdi´nin, Hanefî fıkhını ve ilm-i kelâmı Hicrî 268 de vefat eden Yahya el Belhi´den okuduğu, kesinlikle sabittir.
Matürîdi´nin memleketi fıkıh ve usul-i fıkıh dallarında tartışma ve münazaraların çokça yapıldığı bir memleketti. Hanefî fıkıhçıîarı ile Şafiî fıkıhçıîarı arasında münazaralar yapılırdı. Öyleki, matemler esnasında dahî mescitlerde bu tip münakaşalar yapılırdı.
Fıkıh ve hadis âlimleriyle, Mutezilîler arasında fikri savaşlar şiddetlenince, fıkıh ve usul-i fıkıh sahalarında tartışmalar yapıldığı gibi, bu defa tartışmalar ilm-i kelâm sahasına kaydı. îşte Matüridi, akli düşüncelerle elde edilen neticeler sayesinde yai ısların kazanıldığı böyle bir ortamda yaşadı.
Matüridi, Hanefî mezhebindendi. Bunun ilm-i kelâmda geniş araştırmaları yanında, fıkıh ve usul-ü fıkıh dallarında da geniş araştırmaları vardı. îlm-i kelâm ile, fıkıh ve hadis âlimlerine yardım etti. Fakat Matüridi, hernekadar Eş´ari´nin vardığı neticelerin tamamında olmasa dahi, çoğunda onunla birleşmiş ise de, onun metodundan başka bir metod izlemiştir. înşallah bu hususu ilerde daha açık olarak izah edeceğiz.
Hanefi âlimlerinin çoğunluğu, İmam Matürîdi´nin varmış olduğu neticelerin, Ebu Hanife´nin, inanç hususunda tesbit ettiği neticelerle tam olarak birleştiği görüşündedirler. Ebu Hanife (R.A.)´nin üm-i kelâm dalında da geniş araştırmaları bulunmaktadır. Bu ilim dalında da parmakla gösterilecek kadar meşhurdu. Bunu, bizzat kendisinin ifade ettiği de anlatılmaktadır. Ebu Hanife´nin, itikadi meselelerde tartışmak için yirmi iki defa Basra´ya yolculuk yaptığı rivayet edilmektedir. Bu da, kendisini, tamamen fıkhı incelemelere vermesinden öncedir. Ebu Hanife´nin, eski araştırmalarından tamamen ayrıldığı söylenemez. Özellikle, İslâm inancını söküp atmak isteyen zındıklar ve benzerleri, Ebu Hanife´nin döneminde fikrî sapıklıkları yaymayı teşvik ediyorlardı. Ebu Hanife´den bu ilim dalında küçük risaleler kalmıştır. Bu risalelerdeki malumatların, Ebu Hanife´ye ait olduğunda şüphe yoktur. Hernekadar bu risalelerin kim tarafından te´lif edildiği âlimler arasında münakaşa konusu olsada... Bu risalelerden bir kısmı şunlardır:
? el-Fıkhul Ekber
? el-Fıkhul Ebsad
? Risaletu Ebi Hanife ila Osman el-Bettî
? Vasiyyet-i Ebu Hanife litilmizihi Yusuf b. Halid es-Semtî
? Kitabul ilm, berren ve bahren ve sarkan ve garben ve bu´dan ve kurba.
Bu risalelerin bütününden, ortaya atılan şu meseleler hakkında, Ebu Hanife´nin, kendisine mahsus müstakil bir görüşü bulunduğu neticesine varılır. Bu meseleler, Allah Tealâ´nm sıfatlan, imanın mahiyeti, Allah´ı bilmenin, akıl ile mi, yoksa nakil yoluyla mı gerekli olduğu meselesi? İnsanın yapmış olduğu işlerin, kendiliğinden iyi veya kötü olup olmaması, Allah Tealâ´nm, bütün mahlukat üzerindeki mutlak hakimiyetini kabul etmekle beraber, kulun fiilinin, kulun kendisine nisbetinin derecesi, kaza ve kader meselesi ve benzeri meselelerdir.
Iraklı fıkıh âlimlerinin hocası, İmam Ebu Hanife´den nakledilen bu görüşlerle, Ebu Mansur el-Matürîdî´nin, kitaplarında tesbit ettiği görüşler arasında ilmi bir karşılaştırma yapıldığı zaman, bu düşüncelerin, aslında birleştikleri ortaya çıkar. Bu nedenle âlimler, İmam Matürîdî´nin görüşlerinin, Ebu Hanife´nin, inanç hususundaki görüşlerinden kaynaklandığını ve Ebu Hanife´nin görüşlerinin esas olduğunu anlatmışlardır.
Irak âlimleri, çevrelerinde bulunan Şam âlimleri ve benzerleri, Ebu Hanife´nin fıkhı görüşlerini teferruatı andırmaya girişmişler, onun, itikad hakkındaki görüşlerine ise, önceleri yanlarında bulunan, fıkıh ve hadis âlimlerinin görüşleriyle, daha sonra da İmam
Eş´ari´nin bu husustaki görüşleriyle yetinerek pek önem vermemişler. Fakat, Maveraünnehr âlimleri, fıkhî görüşlere çok önem vermeleriyle birlikte,. Ebu Hanife´nin, itikad hakkındaki görüşlerine de özel bir itina göstermişler; bu görüşleri şerh etmeye, bunlar üzerinde yorumlar yapmaya ve bunları aklî delillerle ve mantıki kıyaslarla desteklemeye çalışmışlardır.
Matürîdî, kendi görüşleriyle Ebu Hanife´nin görüşleri arasındaki irtibatı araştırmayı bize bırakmıyor, bizzat kendisi, Ebu Hanife´nin şu kitaplarını rivayet ettiğim söylüyor. Bu kitaplar; «Fıkhul Ebsat, Risale ileîbetti, el-Âlinı vel Müteallim, Vasiyyetü Ebu Hanife li .Yusuf b. Halid» adlı kitaplardır.
Matüridi bu kitapları, Ebu Nasr Ahmet.b. el-Abbas el-Eyadî´den, Ahmed b. îshak el-Cürcani´den ve Nasr,b. Yahya el-Belhi´den rivayet ettiğini, bu zatların da bu kitapları, Muhammed b. Hasan eş-Şeybanî´nin talebesi, Ebu Süleyman Musa el-Cürcanî´den rivayet ettiklerini, Ebu Süleyman´ın da bu kitapları, Ebu Hanife´nin talebesi ve kendisinin hocası olan Muhammed b. Hasan eş-Şeybanî´den rivayet ettiğini anlatır.
«İşârâtül Meranı» adlı kitabın sahibi, bu rivayet silsilesinin sonunda şöyle der: Matüridi, bu temel kaynakları, kendi kitaplarında kesin delillerle tahkik etmiş ve bunları, açık delillere dayandırarak, sağlam bir şekilde detayîandırmıştır.
Dostumuz, merhum, Zahidüî Kevseri «İşâratül Meram» adlı eserin mukaddimesinde şunları söyler: «Maveraünnehr ülkeleri, heva ve heveslerden. ve bidatlardan uzaktı. Çünkü bu memleketlerde, insanlar üzerinde istisnasız .bir tesir ve hakimiyeti vardı. Orada bulunanlar, hadisleri nesilden nesiîe naklederlerdi. Nihayet, «îmamül Hûda» diye tanınan, ehl-i sünnet imamı, Ebu Mansur Muhammed el-Mafrüridî ortaya çıktı. Kendisini, bu meseleleri tahkik etmeye ve delillerini tedkik etmeye vakfetti. Böylece, hem aklı hem de şer´i memnun edecek eserler yazdı. Buradan anlaşılıyor ki, Ebu Mansur el-Matüridî, itikad hakkındaki görüşlerini, Ebu Hanife´den rivayet ettiği bu risalelerde naklçdilen fikirlere dayandırmış ve bunları daha da detaylandıranş, açıkça izah edilmeyen hususları da izah edilen hususlar ışığında geliştirmiştir. Matüridî, dini mevzuları, aklî ve mantıki delillerle ispat eder ve şüpheye mahal bırakmazdı. Matüri-´di, incelediği konularda birçok kitaplar yazmıştır. Bu kitaplardan
bir kısmı şunlardır:
Tevilül Kur´an Me´haz eş-Şeraya
? Kitab el-Cedel
? El Usul fi Usul ed-Din
? El-Makalât fil Kelâm
? Kitab el-Tevhîd
? «Ka´bî»nin Evailül Edilleye Reddiye adlı kitabı
? «Kâ´bî´nin» Tehzibül Cedel adlı eserine reddiye
? Ebu Muhammed el-Bâhüî´nin «Usulûl Hamse» adlı kitabına reddiye
? Bazı Rafizîlerin «Kitabül İmame» adlı eserine reddiye
? Karamitaya Reddiye.
Bir kısım âlimler, Matârîdî´nin, Ebu Hanife´ye nisbet edilen ?Fıknul Ekber» adlı kitaba şerh yazdığını söylemişlerse de ilmi incelemeler neticesinde bu şerhin, meşhur Hanefi fıkıhçısı Ebu el-Leys es-Semerkandi ait olduğunu ortaya koymuştur.[1]
Matürîdî´nin Metodu Ve Görüşleri
a) Metodu:
b) Görüşleri:
MATÜRİDİLİK
Bu mezhep, Ebu Mansur el-Matüridî diye meşhur olan «Muham-med b. Muhammed b. Mahmud»´a nisbet edilmektedir.
Mfttürîdi, Semerkant´da, «Matürid» mahallesinde doğmuştur. Hicri 333, Miladi 914 de vefat ettiği tesbit edilmiştir. Hicri üçüncü yüzyılın son üçtebirinde ihnini -tahsil etmiştir. Yani Mutezilelerin, Hicri 3. yüzyılın ilk üçtebirinde fıkıh ve hadis âlimlerine kötü muamelelerinden dolayı halkın nefretini kazandıkları ve gazaplarına uğradıkları bir dönemde ilmini tahsil etmiştir.
Matürîdi´nin, hangi tarihte doğduğu, kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Hicri 3. yüzyılın ortalarında doğduğu anlaşılmaktadır. Matürîdi´nin, Hanefî fıkhını ve ilm-i kelâmı Hicrî 268 de vefat eden Yahya el Belhi´den okuduğu, kesinlikle sabittir.
Matürîdi´nin memleketi fıkıh ve usul-i fıkıh dallarında tartışma ve münazaraların çokça yapıldığı bir memleketti. Hanefî fıkıhçıîarı ile Şafiî fıkıhçıîarı arasında münazaralar yapılırdı. Öyleki, matemler esnasında dahî mescitlerde bu tip münakaşalar yapılırdı.
Fıkıh ve hadis âlimleriyle, Mutezilîler arasında fikri savaşlar şiddetlenince, fıkıh ve usul-i fıkıh sahalarında tartışmalar yapıldığı gibi, bu defa tartışmalar ilm-i kelâm sahasına kaydı. îşte Matüridi, akli düşüncelerle elde edilen neticeler sayesinde yai ısların kazanıldığı böyle bir ortamda yaşadı.
Matüridi, Hanefî mezhebindendi. Bunun ilm-i kelâmda geniş araştırmaları yanında, fıkıh ve usul-ü fıkıh dallarında da geniş araştırmaları vardı. îlm-i kelâm ile, fıkıh ve hadis âlimlerine yardım etti. Fakat Matüridi, hernekadar Eş´ari´nin vardığı neticelerin tamamında olmasa dahi, çoğunda onunla birleşmiş ise de, onun metodundan başka bir metod izlemiştir. înşallah bu hususu ilerde daha açık olarak izah edeceğiz.
Hanefi âlimlerinin çoğunluğu, İmam Matürîdi´nin varmış olduğu neticelerin, Ebu Hanife´nin, inanç hususunda tesbit ettiği neticelerle tam olarak birleştiği görüşündedirler. Ebu Hanife (R.A.)´nin üm-i kelâm dalında da geniş araştırmaları bulunmaktadır. Bu ilim dalında da parmakla gösterilecek kadar meşhurdu. Bunu, bizzat kendisinin ifade ettiği de anlatılmaktadır. Ebu Hanife´nin, itikadi meselelerde tartışmak için yirmi iki defa Basra´ya yolculuk yaptığı rivayet edilmektedir. Bu da, kendisini, tamamen fıkhı incelemelere vermesinden öncedir. Ebu Hanife´nin, eski araştırmalarından tamamen ayrıldığı söylenemez. Özellikle, İslâm inancını söküp atmak isteyen zındıklar ve benzerleri, Ebu Hanife´nin döneminde fikrî sapıklıkları yaymayı teşvik ediyorlardı. Ebu Hanife´den bu ilim dalında küçük risaleler kalmıştır. Bu risalelerdeki malumatların, Ebu Hanife´ye ait olduğunda şüphe yoktur. Hernekadar bu risalelerin kim tarafından te´lif edildiği âlimler arasında münakaşa konusu olsada... Bu risalelerden bir kısmı şunlardır:
? el-Fıkhul Ekber
? el-Fıkhul Ebsad
? Risaletu Ebi Hanife ila Osman el-Bettî
? Vasiyyet-i Ebu Hanife litilmizihi Yusuf b. Halid es-Semtî
? Kitabul ilm, berren ve bahren ve sarkan ve garben ve bu´dan ve kurba.
Bu risalelerin bütününden, ortaya atılan şu meseleler hakkında, Ebu Hanife´nin, kendisine mahsus müstakil bir görüşü bulunduğu neticesine varılır. Bu meseleler, Allah Tealâ´nm sıfatlan, imanın mahiyeti, Allah´ı bilmenin, akıl ile mi, yoksa nakil yoluyla mı gerekli olduğu meselesi? İnsanın yapmış olduğu işlerin, kendiliğinden iyi veya kötü olup olmaması, Allah Tealâ´nm, bütün mahlukat üzerindeki mutlak hakimiyetini kabul etmekle beraber, kulun fiilinin, kulun kendisine nisbetinin derecesi, kaza ve kader meselesi ve benzeri meselelerdir.
Iraklı fıkıh âlimlerinin hocası, İmam Ebu Hanife´den nakledilen bu görüşlerle, Ebu Mansur el-Matürîdî´nin, kitaplarında tesbit ettiği görüşler arasında ilmi bir karşılaştırma yapıldığı zaman, bu düşüncelerin, aslında birleştikleri ortaya çıkar. Bu nedenle âlimler, İmam Matürîdî´nin görüşlerinin, Ebu Hanife´nin, inanç hususundaki görüşlerinden kaynaklandığını ve Ebu Hanife´nin görüşlerinin esas olduğunu anlatmışlardır.
Irak âlimleri, çevrelerinde bulunan Şam âlimleri ve benzerleri, Ebu Hanife´nin fıkhı görüşlerini teferruatı andırmaya girişmişler, onun, itikad hakkındaki görüşlerine ise, önceleri yanlarında bulunan, fıkıh ve hadis âlimlerinin görüşleriyle, daha sonra da İmam
Eş´ari´nin bu husustaki görüşleriyle yetinerek pek önem vermemişler. Fakat, Maveraünnehr âlimleri, fıkhî görüşlere çok önem vermeleriyle birlikte,. Ebu Hanife´nin, itikad hakkındaki görüşlerine de özel bir itina göstermişler; bu görüşleri şerh etmeye, bunlar üzerinde yorumlar yapmaya ve bunları aklî delillerle ve mantıki kıyaslarla desteklemeye çalışmışlardır.
Matürîdî, kendi görüşleriyle Ebu Hanife´nin görüşleri arasındaki irtibatı araştırmayı bize bırakmıyor, bizzat kendisi, Ebu Hanife´nin şu kitaplarını rivayet ettiğim söylüyor. Bu kitaplar; «Fıkhul Ebsat, Risale ileîbetti, el-Âlinı vel Müteallim, Vasiyyetü Ebu Hanife li .Yusuf b. Halid» adlı kitaplardır.
Matüridi bu kitapları, Ebu Nasr Ahmet.b. el-Abbas el-Eyadî´den, Ahmed b. îshak el-Cürcani´den ve Nasr,b. Yahya el-Belhi´den rivayet ettiğini, bu zatların da bu kitapları, Muhammed b. Hasan eş-Şeybanî´nin talebesi, Ebu Süleyman Musa el-Cürcanî´den rivayet ettiklerini, Ebu Süleyman´ın da bu kitapları, Ebu Hanife´nin talebesi ve kendisinin hocası olan Muhammed b. Hasan eş-Şeybanî´den rivayet ettiğini anlatır.
«İşârâtül Meranı» adlı kitabın sahibi, bu rivayet silsilesinin sonunda şöyle der: Matüridi, bu temel kaynakları, kendi kitaplarında kesin delillerle tahkik etmiş ve bunları, açık delillere dayandırarak, sağlam bir şekilde detayîandırmıştır.
Dostumuz, merhum, Zahidüî Kevseri «İşâratül Meram» adlı eserin mukaddimesinde şunları söyler: «Maveraünnehr ülkeleri, heva ve heveslerden. ve bidatlardan uzaktı. Çünkü bu memleketlerde, insanlar üzerinde istisnasız .bir tesir ve hakimiyeti vardı. Orada bulunanlar, hadisleri nesilden nesiîe naklederlerdi. Nihayet, «îmamül Hûda» diye tanınan, ehl-i sünnet imamı, Ebu Mansur Muhammed el-Mafrüridî ortaya çıktı. Kendisini, bu meseleleri tahkik etmeye ve delillerini tedkik etmeye vakfetti. Böylece, hem aklı hem de şer´i memnun edecek eserler yazdı. Buradan anlaşılıyor ki, Ebu Mansur el-Matüridî, itikad hakkındaki görüşlerini, Ebu Hanife´den rivayet ettiği bu risalelerde naklçdilen fikirlere dayandırmış ve bunları daha da detaylandıranş, açıkça izah edilmeyen hususları da izah edilen hususlar ışığında geliştirmiştir. Matüridî, dini mevzuları, aklî ve mantıki delillerle ispat eder ve şüpheye mahal bırakmazdı. Matüri-´di, incelediği konularda birçok kitaplar yazmıştır. Bu kitaplardan
bir kısmı şunlardır:
Tevilül Kur´an Me´haz eş-Şeraya
? Kitab el-Cedel
? El Usul fi Usul ed-Din
? El-Makalât fil Kelâm
? Kitab el-Tevhîd
? «Ka´bî»nin Evailül Edilleye Reddiye adlı kitabı
? «Kâ´bî´nin» Tehzibül Cedel adlı eserine reddiye
? Ebu Muhammed el-Bâhüî´nin «Usulûl Hamse» adlı kitabına reddiye
? Bazı Rafizîlerin «Kitabül İmame» adlı eserine reddiye
? Karamitaya Reddiye.
Bir kısım âlimler, Matârîdî´nin, Ebu Hanife´ye nisbet edilen ?Fıknul Ekber» adlı kitaba şerh yazdığını söylemişlerse de ilmi incelemeler neticesinde bu şerhin, meşhur Hanefi fıkıhçısı Ebu el-Leys es-Semerkandi ait olduğunu ortaya koymuştur.[1]