okuyucudan özür diliyorum. zira konuşmalar tam da +18'lik. ama neylersiniz konuşanlar -2 olunca durum farklı oluyor tabii. bu vesileyle bir defalık bizi bu yaramaz veletlerin yaptığı yaramazlık sebebiyle bağışlayacağınızı, bu muzur sözler sebebiyle bizi mazur göreceğinizi umut ediyor... saygılar sunuyoruz... MiM
Aha buyrun... bre mübarek iki adım daha gidip öyle uyuyamaz mıydın? yav bu çocukluk ne tatlı şey... ne kadar masum, ne kadar farklı bi şey. yav şuna bi bakar mısınız... ne tatlı şey bu Allahım. ah çocuk... dua et, benim gibi birine yakalanmadın... seni uykulu halinle kucaklar öyle öpücükler kondururdum ki... feleğin şaşardı valla...
japon 'ayak' modası... ah şu kadın milleti... birşeylere benzemek, moda dedikleri ilahlaştırılmış kavramın peşinden gitmek.. ne kadar da sevimli geliyor. Rabbim insanı imandan kur'andan mahrum etmesin.
bu 'ablamız mükemmel erkek' olarak tanımladığı beyaz atlı prensini beklemeye başlamış... beklemeye başlarken 20'sinde idi... şu an kaç yaşında olabileceği tahmin bile edilemiyor. ve o hala beklemeye devam ediyor efendim!!!
Kimiyle bir durakta, istasyonda, hayatın “sadece bilmek zorunda kalanların bildiği yol üstü lokantasında”
karşılaşıp, hayatına farklı bir kesit, farklı bir renk, farklı bir koku katmalı.
Kiminin yüzünü, kiminin ismini, kiminin bir sözünü, kiminin bir gülüşünü, kiminin bir bakışını ömrü
boyunca unutamamalı.
Kiminin mektuplarını, kiminin e-postalarını, kiminin MSN konuşma kayıtlarını daima saklamalı.
Kimiyle yemek yemeli, kimiyle satranç oynamalı, kimiyle alış veriş yapmalı, kimiyle yürümeli,
kimiyle sabaha kadar sohbet etmeli, kimiyle otobüs beklemeli.
Kimi için otobüsün düğmesine basmalı, kimi için yakın gözlüğü olmadığı için gazetesini okumalı,
kimine son havadisleri vermeli, kimiyle hiçbir şey konuşmadan öylece oturmalı…
İnsanın arkadaşları olmalı, arasında “en” diyeceği belki bir iki kişi çıkacak bile olsa, farklı yönleriyle seveceği,
farklı yönleriyle hayatına yeni değerler katacağı, farklı özellikleriyle kendini zenginleştireceği arkadaşlar.