Ocak 17, 2013, 11:26:27 ÖÖ
''Kim Allah'a aşık olursa, herşey ona iştiyak duyar.''
Allah sevgisi bütün sevgilerin kaynağı imiş. Sevgi hissini de veren O'dur. Yegane Alim olan Allahın sonsuz ilminin tecellisiyle bu lütuflara kavuşur insan. Allahı dünya sevgilerinin tümünden daha üstün sevmeli ve bu sevgiyi kalplerde sürekli hissetmeli. O'nun şu kainattaki yarattıklarını da yaratandan dolayı sevgiyle kucaklamalı.
Allaha iman etmiş bir kul, O'nun hoşnut olacağı bir sevgiyle sevebilmeyi yaratanından dilemelidir.
Resulullah (s.a.v) bir kere dua ederken şöyle buyurdu:
"Ya Rabbi! Bana Kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini ve beni Senin sevgine yaklaştıracakların sevgisini ihsan eyle ve Kendi sevgini bana hararetten, susuzluktan yananların, soğuk suya kavuşmasını istemelerinden sevgili kıl. 1
Allahı sürekli hatıra getirmeli, vermiş olduğu sayısız nimetleri düşünerek O'nu hamd ile tesbih etmeli
"…Beni anın, Ben de sizi anayım…" 2 buyruluyor.
Dünyevî hacet ve ihtiyaçlarımızı sadece Allahtan isteyerek çalışmalı. Bunun aksini yaparak (mana açisindan) dünyevî vesilelere bağlanmamali. O'nun lütuf ve ihsanına güvenmeli. Yüce Allaha gönülden bağlanmalı, lütuf ve ihsanlarını, fazlından hem dünyada ve hem de ahirette mükafatlandıracağını düşünmeli.
Allahın razı olacağı kul olma gayreti (O'na olan sevgi) ne yüce bir duygu ve ne güzel bir mutluluktur.
“Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.”3
Kalbimizde Allaha derin bir muhabbet ve sevgi oluşturabilirsek, her işimizde O'nu vekil edinirsek, her ne hayır gelirse Rabbimizden, her ne şer gelirse kendi nefsimizden olduğunu daha iyi kavrar, yegane dost, tek velî yalnızca Allahı hakkıyle seçme idrakine erebiliriz. İşte buna teslimiyet denir! Ve hakkıyle Hakk'a teslim olmuş oluruz.
Böyle bir idrakle hayatı ve yakınımızda veya uzağımızda zuhur eden olayları çok daha farklı algılamaya başlarız. Her şeyde bir ibret gizli olduğunu görür, kendimizle kendimizin ve başkalarıyla kendimizin eğitildiğini, her an imtihan halinde olduğumuzu idrak etmeye başlarız.
İki türlü idrak vardır. Birincisi şeytanî idrak, ikincisi rahmanî idraktir.
İlahî aşk yolunun yolcusu, bu yolda istidat ve kabiliyeti ile ve Rabbinin lütuf ve ihsanı ölçüsünde rahmanî idrakı açık olup ilahî bir ilham ile zuhur eden olayları hakkıyle anlayabilir. Þeytanın vesvesesi de mümkün olmaz. Böyle bir kul, zaten şeytanın vesvesesini ayırt etme ve tesbit bilgisini kazanmıştır.
Kalbinde Allah sevgisinden bir emmare bulunmayan, dilinden kalbine inmemiş olan bir kulda her türlü vesvese bulunur. İsterse hayır yönünde olsun, her olayı Rahmanî idrak dışında algılar ve yorumlar. Hakk Teala göz vermiş hakkıyle göremez, kulak vermiş hakkıyle duyamaz, akıl vermiş doğruyu bulamaz. Halkla hem haldir, Hakk ile olamaz. Kalbi taş gibi katıdır (halbuki taş Rabbinden gafil değildir) ilahî aşktan nasipsizdir. Yüreği buz gibi soğuktur, Allah sevgisini diğer sevgilerden üstün tutamaz. İlahî aşk hissinden yoksundur, Allah (cc)'ın ismi anıldığında tüm zerrelerinde hissedemez.
Mevlana ne güzel söylemiş:
Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
nedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.
Hani yukarıda Hakk'a teslimiyetten bahsetmiştikya, bu teslimiyet İbrahimî bir teslimiyet olmalı.
Mevlana hazretleri derki;
''Allah için ateşe atılmak vardır. Lakin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş seni değil İbrahimleri tanır ve yakmaz''
.................................................................
1- İmam Gazali, Kimya-yı Saadet
2- Bakara Suresi/152
3- Bakara/107
devam edecek....
NÛR-U MUHAMMEDÎ
Peygamberimiz salallahü aleyhi ve sellem'e salavat okumak için her hafta pazartesi günleri akþam 20:00 -8- de 15 dakika salavat okumalarýnda ayný saatte buluþuyoruz.
Sizleri de bizimle ayný gün ve ayný saatte salavat okumaya davet ediyoruz.
http://groups.google.de/group/nur-u-muhammedi