Ekim 07, 2010, 11:47:24 ÖS
Savm u sal''tu zek''t, gün''h kirin mahveder,
Darb-ı zikir olmasa gönül pası silinmez.
Sil gözünü dön andan bak göresin kendi özünü,
Hakîkatin güneşi doğmuş durur dolanmaz.
“Kavseyn“e erişince varır gelir gemiler,
“Ev-edn''“nın bahrına hergiz gemi salınmaz.
O dery''ya dalmağa can terkin urmak gerek,
C''nına kıymayınca o dery''ya dalınmaz.
Bu sûretin lib''sın ver gayriye Niy''zî,
Ol bahre dalar isen ş''yet geri gelinmez.
Þeriatin sözleri hakîkatsiz bilinmez,
Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bulunmaz.
Þeriatin sözleri hakîkatsiz bilinmez,
Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bulunmaz.
“Þerîatin sözleri hakîkatsiz bilinmez”, bu sebebten Cem mak''mı Hazret-il Cem de şerîat mak''mıdır. Hazreti Rasûlüllah sallall''hü aleyhi ve sellem:
Buyurdu ki: “Kim Fatiha'yı okumadan bir rek'at namaz kılarsa, imamın arkasında bulunmadığı takdirde, namaz kılmış sayılmaz.” [1] bu hadis doğrudur. İm''m-ı Âz''m hazretleri hakîkata ''şin'' olduğundan: “İmam ve cemaatin vücûdları Cem mak''mı üzere tek bir vücûddur” demişlerdir. Hakk’ın vücûdundan başka vücûd var mı, yoktur. İşte imamın okuması, cemaatın okumasıdır. Bu sebepten imam okur, cemaat sükût eder. Þimdi İm''m-ı Âz''m Ebû Hanife bu hakikatı bilmeseydi şerîati anlar mıydı, anlamazdı.
İm''m-ı Þafiî, İm''m-ı Âzam’ın sözleri doğrudur, fakat Hazret-ül cem mak''mı üzere cemaatin dahi okuması l''zım gelir, çünkü bu mak''mda Hakk b''tın, halk z''hir olduğundan dolayı Þafiî imamları F''tih''’yı okuduktan sonra bir süre sükût ederler, bu sırada cemaat da okur, sonra zammı sûre okunur ve rükûa varılır.
“Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bulunmaz”
İlim üç kısımdır: “İlm’el-yakîn”, “Ayn’el-yakîn”, “Hakk’al-yakîn” dir.
“İlm’el-yakîn”: Av''mın ve z''hir ehlinin ilmidir. İşte halkın vücûdu Hakk’ın vücûduna delildir. Çünkü s''ni’ sanatından bilinir. Deve tezeğinden, adam izinden bulunur, yani bir adam izi görürsün, o izden gider, gider, sonunda aradığın adamı bulursun. H''lbuki Cen''b-ı Hakk g''ip değil ki, delil ile bilesin ve bulasın. İşte bu av''ma, yani halka göre güzeldir.
“Ayn’el-yakîn”: Bu halk Hakk’ın mazharıdır, müstakil vücûdları yoktur. Bu görüş, söyleyiş Hakk’ındır der, fakat vücûdu bir türlü Hakk’a veremez, vücûdunu kıymetli tutar, bu vücûd Hakk’ın sıfatlarına mazhardır der. İşte bu da tarîkat ehlinin ilimidir. Þimdi aynel-yakîne nisbetle ilmel-yakîn güzel mi? Hayır değildir.
“Hakk’al-yakîn”: Bu hakîkat ehlinin ilmidir. Vücûd Hakk’ın vücûdudur, Hakk’ın vücûdundan başka vücûd yoktur. “L'' mevcûde ill'' Hû” buna delildir. Þimdi buna nisbetle ilm’el-yakîn ve ayn’el-yakîn güzel mi? Hayır değildir. Bir s''lik aynel-yakîne varmadan Hakk’al-yakîne varır mı, yani tarîkat ehlinin ilmini görmeden (bilmeden, öğrenmeden, zevk etmeden) Hakk ehli ilmini bilir mi, bilmez. İşte bu sûretle “Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bilinmez” denilmesi Aynel-yakîne varmadan Hakk’al-yakîne varılamaz demektir.
Savm u sal''tu zek''t, gün''h kirin mahveder,
Darb-ı zikir olmasa gönül pası silinmez.
Oruç, namaz ve zek''t, gün''h kirin mahveder,
Zikrin darbeleri olmasa gönül pası silinmez.
Rasûlüllah sallall''hü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Kişi farz namaz için Allah'a yönelince kalbiyle, kulağıyla ve gözüyle yönelir. Bu şekilde namaza durur ve bu şekilde namazı bitirir ise, namazdan çıkarken anasından yeni doğmuş gibi olur” [2]
Niy''zî-i Mısrî kaddese’ll''hü sırrahu’l azîz buyurdu ki:
“… şerî hayat ve erk''nı doğru olmazsa demektir. Al''meti odur ki sen namazı doğru kıldıkça namaz da seni doğrultur. Günden güne zühdi ve sal''hı ziy''de ider. Hatta namaz dışında bile men eder. Sahibinin kalbine doğru namaz Allah Te''l'' korkusunu düşürür.” [3]
Sil gözünü dön andan bak göresin kendi özünü,
Hakîkatin güneşi doğmuş durur dolanmaz.
Sil gözünü dön andan bak göresin kendi özünü,
Hakîkatin güneşi doğmuş durur dolanmaz.
Evet, Z''t-ı Hak doğmuş dolanmaz, fakat gözünü silmediğin için göremezsin. Bir kere gözünü sil de andan sonra bak, işte o zaman görürsün.
“Kavseyn“e erişince varır gelir gemiler,
“Ev-edn''“nın bahrına hergiz gemi salınmaz.
“Kavseyn“e erişince varır gelir gemiler,
“Ev-edn''“nın denizine hiçbir zaman gemi salınmaz.
Beyitte geçen “Kavseyn“ den murad tevhidde “Cem-ül cem” mak''mıdır. Oraya kadar isneyniyet, yani ikilik var. “Ev-edn''“ ise “Ahadiyyet” mak''mıdır.
O dery''ya dalmağa can terkin urmak gerek,
C''nına kıymayınca o dery''ya dalınmaz.
O dery''ya dalmağa canı terketmek gerek,
C''nına kıymayınca o dery''ya dalınmaz.
Vahdet dery''sına canı terk etmeden ve cana kıymadan oraya gemi salınmaz ve o dery''ya dalınmaz.
Bu sûretin lib''sın ver gayriye Niy''zî,
Ol bahre dalar isen ş''yet geri gelinmez.
Niy''zî bu sûretin elbisesini ver başkasına,
O deryaya dalar isen ş''yet geri gelinmez.
Ey Niy''zî, ş''yet o dery''ya dalarsan bu sûret giysilerini terk et.
TAHMİS-İ AZBÎ
Esrar sözü cahile k''mil gibi dinlemez
Hakikatin aslına masivadan ayrılmaz
Marifetin hak yüzü tarikatsiz görünmez
Þeriatin sözleri hakîkatsiz bilinmez,
Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bulunmaz.
Oku gönül dersini ola veli muteber
Uyma sakın aklına gelmeye ruhuna hatar [4]
“Nahnü kasemna”[5] dır aldın ise Hakk haberi
Savm u sal''tu zek''t, gün''h kirin mahveder,
Darb-ı zikir olmasa gönül pası silinmez.
Mürşide bel bağlayan izledi Hakk’tan izi
Tuttu cihan yüzünü z''hir gönül yıldızı
Bendesiyim veche var kim ki anlar bu sözü
Sil gözünü dön ondan bak göresin kendi özünü,
Hakîkatin güneşi doğmuş durur dolanmaz.
Gözle muvafık hev'' gamda kalır kimiler
Menzili cehd eyle gitse bulur kimiler
Zahir icadı halas niyete bulur kimiler
“Kavseyn“e erişince varır gelir gemiler,
“Ev-edn''“nın bahrına hergiz gemi salınmaz.
Sermayesi s''likin sa’ ile bin emektir
Ona kit''b-ı kadim ıbretle felektir
Sensin seni götüren sanmaki ol semektir[6]
O dery''ya dalmağa can terkin urmak gerek,
C''nına kıymayınca o dery''ya dalınmaz.
Âşıka dilber ne gam eylese ger bu n''zı
Nakş-ı hayal eyleyen dilde görür hic''zı
Hakikatin piridir Azbî edem mec''zi
Bu sûretin lib''sın ver gayriye Niy''zî,
Ol bahre dalar isen ş''yet geri gelinmez.
[1]Muvatta, Sal''t 38, (1, 84); Tirmizî, Sal''t 283, (313).
[2] Makasıd-ı Hasene’de aslının olmadığı belirtilmesine rağmen İbn. Hacer. Buh''rî şerhinde değişik lafızlarla Halebî’nin Ümmü Selemeden rivayet ettiğini belirtir. Ayrıca İbn. Hanberin de rivayet ettiği söylenir. Aclûnî müttefekun aleyh olduğunu söylerken. Sağ''nî’nin de rüyasında Hz. Rasûlüllah sallall''hü aleyhi ve selleme sıhhatini doğrulattığını söyler, bkz. Aclûnî. I/87
[3] (ÇEÇEN, 2006), s.54; (MISRÎ, 1223), s. 16a
[4] Hatar: Tehlike. Uçurum, Emniyetsizlik. Korku.
[5]نَحْنُ قَسَمْنَا “Biz taksim ettik.” (Zuhruf, 32)
[6] Semek: Balık.