Mâide / 89. Ayet
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Allah kasýtsýz olarak yaptýðýnýz yeminlerden dolayý sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptýðýnýz yeminlerden dolayý sorumlu tutar. Bunun kefâreti, ailenize yedirdiðinizin orta hallisiyle on fakiri bir gün sabah akþam doyurmak veya giydiðiniz orta hallisiyle onlarý giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuþturmaktýr. Buna gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalýdýr. Ýþte yemin ettiðinizde onu bozmanýn kefâreti budur. Bununla birlikte, yeminlerinize baðlý kalýp gereðini yerine getirin. Þükredebilmeniz için Allah size âyetlerini iþte böyle açýklamaktadýr.

Abdullah bin abdülazîz

Başlatan [email protected], Nisan 12, 2009, 03:59:26 ÖÖ

[email protected]

Ziyaretçi
Nisan 12, 2009, 03:59:26 ÖÖ
ABDULLAH BİN ABDÜLAZÎZ

Dokuzuncu yüzyıldaki hadîs ''limlerinin meşhûrlarından. Ömerî ismiyle de tanınmıştır. 800 (H.184) senesinde Medîne-i münevverede vef''t etti. Babasından ve diğer ''limlerden hadîs-i şerîf riv''yet etti. Kendisinden ise Süleym''n bin Muhammed bin Yahy'' bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i Müb''rek, Mûs'' bin İbr''him gibi ''limler hadîs-i şerîf bildirmişlerdir.

İbn-i Hibb''n; "O, zam''nının en z''hidi idi. Düny''ya düşkün olmıyan, ''bid, hadîs ilminde sika, güvenilir bir ''lim idi." demiştir.

Fudayl bin İy''d buyurdu ki: "Abdullah bin Abdülazîz ile İbn-i Müb''rek'in huzûruna gidip, yanında bulunmayı çok seviyorum."

Ebû Ca'fer el-Hız'', Abdullah Ömerî'nin bir gün büyüklerden birisinin şu sözünü naklettiğini bildirdi:
"Kur'''n-ı kerîmi çok okumalı. Çünkü, Kur'''n-ı kerîm, okunup emirlerine uyulduğu zaman Cennet'e götürür."

Abdullah Ömerî hazretleri d''im'' kitaplarıyla beraberdi. Onları yanından hiç ayırmazdı. Mutlak'' yanında bakacağı bir kitap bulunurdu. Ona;
"Niçin kitapları bu kadar seviyorsun?" dediler. O, bunlara şu sözlerle cevap verdi:
"İnsana kabirden daha ibret verici ve daha çok nasîhat eden bir şey yoktur. Yalnızlıktan daha emin bir şey yoktur. Kitap ise, insana yakın ve samîmî bir arkadaştır."

Bir gün şöyle du'' etti:
"Y'' Rabbî! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz tövbe ederiz. Tövbelerimizi, doğru kıl. Bizi tövbesine uymayanlardan eyleme, Allahım!".

Ebû Münzir İsm''il bin Ömer anlattı. Abdullah Ömerî şöyle diyordu:
"İnsanoğlu gaflete dalar ise, Allahü te''l''nın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma'rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terkeder."

Birisi Abdullah bin Abdülazîz'e; "Bana nasîhat et." dedi. Bunun üzerine, o z''ta dönerek; "Ver'', şüphelilerden sakınmak çok kıymetli bir haslettir. İnsanın kalbinde ver''nın bulunması, bütün düny''ya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli ise ondan sakın. Yoksa haram işlersin." dedi.

Talebelerinden biri; "Þükredici ve sabredici kimlerdir?" diye sorduğunda, Enes bin M''lik'den riv''yet ettiği şu hadîs-i şerîfi okudu. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Düny'' husûsunda, kendisinden yukarı olanlara, din husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü te''l'' şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Düny'' husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din husûsunda kendisinden yukarıda olana bakan kimseyi Allahü te''l'', şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar."

Esh''b-ı kir''ma karşı çok muhabbeti vardı. Onlar Peygamber efendimizin en yakınları, dostları, arkadaşları olduğu için bütün müslümanların onları sevmesini emrederdi.

İbr''him bin Sa'd'dan riv''yet ettiği şu hadîs-i şerîfi sık sık okurdu: "Esh''bım hakkında, Allahü te''l''dan korkun. Sakın benden sonra onlara düşmanlık yapmayınız. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğzeden, kin tutan, bana düşmanlığından dolayı böyle yapmış olur. Onlara eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allahü te''l''ya eziyet etmiş olur. Kim Allahü te''l''ya eziyet ederse, Allahü te''l''nın onu cezalandırması çok yaklaşmış demektir."

Du''ların kabûl olması ile ilgili olarak sorduklarında Peygamber efendimizin şu hadîs-i şerîflerini nakletti: "Allahü te''l''ya yalvarıp du'' etmeden önce ma'rufu (iyiliği) emredip, münkerden nehyediniz. Günahınıza pişman olup, Allahü te''l''dan af ve mağfiret dilemeden önce, elbette Allahü te''l'' sizin du''larınızı kabul etmeyecek. O zaman af ve mağfiret de olunmayacaksınız. Yahûdî ''limler ve hıristiyan din adamları emr-i ma'ruf ve nehy-i an-il-münkeri terkettikleri için, Allahü te''l'' onları, kendi peygamberlerinin lis''nı üzere l''netleyip, umumî bir bel'' vermiştir."

KABİR AZABINI HATIRLAYIN

Muhammed bin Harb el-Mekkî şöyle anlatır:

Abdullah bin Abdülazîz Ömerî hazretleri yanımıza gelmişti. Onun etrafına toplandık. Mekke-i mükerremenin ileri gelenleri de oradaydı. Bu sırada Abdülazîz Ömerî hazretleri başını kaldırınca, K''be-i mu''zzamanın etrafında yükselen sarayları gördü. Þiddetli bir şekilde bağırarak;
"Ey bu köşkleri bu mukaddes mekanın yanına dikenler! Ölünce, yapayalnız kalacağınız mezarların zifiri karanlıklarını hatırlayınız. Ey zevk ve sef'' sahipleri, ey düny'' nîmetleri içerisinde yüzenler! Kabirde, kurtların, böceklerin, yiyecekleri ve gıd''ları olacağınızı, şu güzel vücutlarınızın, toprak altında çürüyeceğini, o gören gözlerinizin akacağını, konuşan dillerinizin susacağını hiç düşündünüz mü?" Abdülazîz hazretleri bunları söyleyince gözleri doldu.

1) Hilyet-ül Evliy''; c.8, s. 283
2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.5, s. 302
3) Tabak''t-ı İbn-i Sa'd; c.5, s. 435
4) İsl''m Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.90
5) Tabak''t-ül-Kübr'' (İm''m-ı Þa'r''nî); c.1, s.65

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.117 saniyede 25 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017