Aralık 21, 2008, 08:55:34 ÖS
Giriş
Bu bölümde, insanların herhangi bir gerçek hususunda görüşlerinin değişik oluşunun ve ihtilaf etmelerinin sebeplerini izah edeceğiz ve müslü m anların, herkesçe kabul edilen, hiçbir kimsenin ink''r edemediği ve ihtilafa düşmediği îsl''mm temel prensiplerinde ittifak etmelerine rağmen, îsl''mm fer´i meselelerini anlamada düşünce metodlarının değişik oluşu sebeplerini anlatacağız.[6]
I. İnsanların Düşüncelerinin Değişik Oluşu:
Þu, bir gerçektir ki, insanların düşünceleri değişiktir. Bir kısım ''limler «insanoğlu ilk yaratılışından beri bu kainata felsefî bakışlarla bakmaktadır.» diyorlar. Biz de deriz ki: Bu bakışların sebep olduğu hayal ve tasavvurlar, insanların gördükleri ve ilgilerini çeken şeylerin farklı oluşuna göre değişmektedir, fnsanoğlu, medeniyet ve ilerleme yolunda her adım attıkça ihtilaflar artmış ve bu ihtilaflardan, çeşitli felsefî, sosyal ve ekonomik doktrinler meydana gelmiştir.
Eğer biz, ihtilafların asıl sebeplerini saymaya ve belirli sayılarla tesbit etmeye kalkışacak olursak, elbette ki buna gücümüz yetmez. Zira ihtilaf nedenleri pek çoktur. Bir sınırlama yapmaksızın bir kısmını zikretmeye çalışalım.[7]
1) İhtilaf Konusu Meselelerin Aslında Açık Olmayıp Kapalı Oluşu :
Eskidenberi felsefeciler, bir kısım kapalı mevzuları izah etmeyi kalkışmışlardır. Aslında bu konuları idrak etmek çok zor, anlama yolları da değişiktir. Bu sebeple felsefecilerden her biri sadece kendi gözünün gördüğü, aklının idrak edebildiği ve düşüncesinin ulaşabildiği hususları anlamaya çalışmıştır. Belki de hepsinin görüşü birleştiği takdirde incelenen meselenin gerçek yönü ortaya çıkabilir.
Herbirinin tekbaşma görüşü, ise gerçeğin ancak bir bölümünü yansıtabilir. Bu hususta Eflatun şöyle der. «İnsanlar, her yönüyle gerçeği idr''k edemedikleri gibi ondan tamamen uzak da olmazlar. Her insan, gerçeğin bir yönünü idrak eder. Þu misal, bunun Örneğidir: Birkaç kör, filin yanına varırlar, herbiri, onun bir organını tutar, eliyle kontrol eder ve onun ne olduğunu kendine göre hayal eder. Onun ayağını yakalayan, filin ağaç gövdesine benzeyen uzun ve yuvarlak bir yaratık olduğunu anlatır. Sırtına ulaşan, onun yüksek tepelere benzeyen bir yaratık olduğunu söyler. Kulağını tutan ise, onun, düz, ince, katlanan ve açılan bir yaratık olduğunu söyler. Görüldüğü gibi, bunlardan herbiri, gerçeğin sadece bir kısmını idrak edebilmiş, diğer arkadaşlarını yalanlamış, Fil´in yaratılışını anlatma hususunda hat'' ettiklerini ve cehalete düştüklerini iddia etmişlerdir. Görüyorsunuz bunlar, doğru söylemede nasıl birleşmişler sonra aralarına nasıl yalan ve hata girmiş ve onları ihtilafa düşürmüştür...» Zaten ihtilaflar birçok kerede meselenin kapalı veya zor oluşundan değil, ihtilaf eden taraflardan´herbirinin, diğerinin görüşünü bilmeyişinden doğar. Bu sebeple Sokrat şöyle der: «Münakaşa konusu olan şey bilindiği takdirde her münakaşa biter.»[8]
2) Arzu, Heva Ve Heveslerin Ve Mizaçların Değişik Oluşu:
İnsanların, ihtilafa düşme sebeplerinden biri de arzuların, heva ve heveslerin değişik oluşudur. Zira kişilerin arzulan, hevesleri yo mizaçları, birbirinden farklıdır. Herkes, meseleleri kendi istek ve eğilimine göre kavrar. Bu hususta Spinoza şöyle der: «Bize eşyayı güzel gösteren, basiretimiz değil, arzu ve meyillerimizdir.» Evet, arzular ve istekler, gerek düşünceye gerekse eşyanın iyi veya kötü olduğuna karar veren değer ölçüsüne hakimdir. Yine aynı mevzuda William James şöyle der: «Felsefe tarihi, beşerî mizaçların çatışma tarihidir. Bu çatışmanın, edebiyat, fen ve devlet idaresi alanlarında büyük bir rolü vardır.[9]
3) Branşların Değişik Oluşu :
İnsanların, ihtilaf etme sebeplerinden biri de branşlarının ve yöneldikleri şeylerin değişik oluşudur. İnsanların hayatta çeşitli meslek kollarına yönelmeleri, her meslek sahibini kendi mesleğine uygun bir şekilde düşünmesine ve görüşlerinin o yöne yönelmesine selerin üçüncü cildinde bu mevzuda şöyle denir: «ölçüler çok çeşitli ve çok farklıdır, her sanat ve ilmin ve bunların kurallarının, kendilerine göre ölçüsü vardır. Mesel'': Fıkıhcılarm ölçüleri, tıbbiyelerin ölçülerine benzemez. Astronomların ölçüleri gramercilerin ve[10] lamaların ölçülerine benzemez. Mantıkçıların ölçüleri cedelcilerinkine benzemez. Bunların ölçüleri ise tabiat ve ilahiyatçılarmkr benzemez.» Aynı mevzu hakkında çeşitli ilim adamlarının, branşlarının değişik olması sebebiyle düşünce ölçülerinin de değişik olması, her ölçü sahibinin başkasıyla ihtilaf etmesini gerektirir. Zira herkes, kendi düşüncesine ve kendi branşının metoduna göre hareket eder. İlnvi kel''mcılarla fıkıhçılar arasında, Kur´an-ı Kerim´in (Mahluk) «yaratılmış» olduğu mevzuunda ihtilaf etmeleri bu kabilden bir ihtilaftır. Çünkü, bunların ihtilaf etmelerinin asıl sebebi, metod-larının değişik olmasıdır. Fıkıhcılarm ölçüleri, sadece Kitap ve sünnete dayanırken ilm-i kelamcılar, mücerret akli ölçülere son derece önem vermektedirler.[11]
4) Eskileri Taklid:
İhtilaf sebeplerinden biri de, eskileri, objektif bir bakışla değerlendirip kafa yormadan onların düşüncelerini olduğu gibi kabul etmektir. Zaten insanlarda başkalarını taklid etme temayülü devamlı vardır. Bu temayül, farkında olmadan insanlara yön verir, zamanla kutsallaştırman bir takım düşünceler, insanların kalelerine hakim olur ve artık onlan, bu düşüncelerin iyiliği veya kötülüğü hakkında bir takım- deliller bulmaya sevkeder. Bu tutum, elbetteki insanları, ihtilafa ve kısır çekişmelere itecektir. Çünkü herkes, farkına varmadan, şartlanmış olarak münakaşaya girer. Diğer yandan taklitçilik, taassubu doğurur. Zira kişinin kutsal kabul ederek taklid ettiği görüşler onu, bu görüşler hakkında mutaassıp olmaya sevkeder. Aşın bir taassubun bulunduğu yerde, asın bir ihtilafın meydana gelecoği iso muhakkaktır. Taassup, sinir sisteminin zayıflığından ve meseleyi her yönüyle kavrayamamaktan meydana geldiği gibi, çok az olarak da inancın kuvvetli oluşu taassuba sebep teşkil edebilir.[12]
5) Anlayış Kabiliyeti, Ve Algılama Güçlerinin Farklı Oluşu:
İhtilaf sebeplerinden biri de gördüğümüz gibi idraklerin farklı oluşudur. Bazı idrak organları gerçekleri bulurken bazıları onların sadece bir kısmını kavrayabilir. Bazılarına ise vesvese ve kuruntular hakim olur. Bir kısmı da hayal ''lemine dalar, başkalarından miras kalan düşüncelerin´baskısı altında çeşitli fikirlere saplanır.
Kuruntu ve vesveseye kapılma sadece avam tabakasına mahsus olmayıp bazı ''limlere bile hakim olur ve onların basiretlerini ba´ğlar. Böylece gerçekleri idrak edemez olurlar.
«İhvanüssafa» adlı teşkilatın risalelerinde şunlar zikredilmektedir. «Birçok insan vardır ki düşünme kabiliyeti güzel, temyiz kabiliyeti çok hassas, tasavvuru süratli ve zekidir. Yine bazıları da vardır ki, geri zek''lı, kalbi kör ve şaşkındır. İşte, ''limlerin, görüş ve mezheplerinde ihtilaf ediş sebeplerinden biri de budur. Zira, insanların anlayış kabiliyetleri farklı olunca görüş ve inançları da ona göre değişik olur.» Bu yargı şüphe götürmeyen bir hakikattir. Gerçekten idrak kabiliyetleri ve akılların farklı oluşu, bu akıllarla varılan neticelerin de değişik olmasını gerektirir. Herhangi bir mevzu hakkında hiç, hislerine mahkûm olmuş şairane bir düşünce sahibi ile, neticeleri sebeplere sıkıca bağlayan mantıkçı ve matematiksel bir düşünce sahibinin birleşmesi beklenebilir mi?[13]
6) Liderlik Sevdası Ve Başkalarına Hükmetme Arzusu:
Bu da, insanların ihtilaf etme sebeplerinden biridir. Özellikle siyasi alandaki metodlarda kendini gösterir. Başkalarına hükmetmeyi arzulayan birçok kimse, yönetim hakkında özel arzularından kaynaklanan birtakım görüşlere saplanır, onları savunmaya çalışır ve bu hususta öyle bir tavır içerisine girer ki, artık, kendisinin .iddialarında çok samimi olduğunu, söylediklerinin, gerçeğin ta kendisi olduğunu zannetmeye başlar. Bazan millî veya ırkî taassup da ihtil''flara sebep olabilir. Bu taassuplar da, liderlik sevdası ve başkalarına hükmetme arzusu şeklinde tezahür eder.
Bazan hükümdarın propogandasmı yapan, onun yardımına koşan, onun görüşlerini yayan bir takım taraftarları bulunur. Bunlar, insanları davet ettikleri meselenin gerçek olduğu zehabına kapılırlar. Bu tip şahıslar, insanlar için en tehlikeli kişilerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: »Ümmetim için en çok korktuğum kimse, konuşmasını iyi bilen münafık bir kimsedir.[14]
İşte bunlar, insanların inceledikleri mevzularda ve araştırmalar sonunda vardıkları neticelerde ihtilafa düşme sebeplerinden bazılarıdır. Genellikle bu ihtilaf sebepleri belirli bir bölgeye veya belirli bir mevzua mahsus olmayıp her yer ve her mevzu için söz konusu olan sebeplerdir.
Bunların yanında müslümanların düşüncelerinde ihtilaf etmelerinin birtakım özel sebepleri de vardır...[15]
Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!