Temmuz 01, 2009, 05:57:13 ÖS
Ölünün yararına yapılabilecekler.....
1- Ölünün borcunun ödenmesi: Bir kişi öldüğünde başkalarının onun hakkında yapabilecekleri, hatta yapmaları gereken en önemli işlerden birisi, varsa o kişinin borçlarını ödemek ve böylece onun üzerinden kul haklarının kalkmasını temin etmektir Çünkü hadisteki ifadesiyle "Mü'minin ruhu, borcu ödeninceye kadar ona bağlı kalır"80
Bundan dolayı, borçlu olarak ölen kişi, şayet miras olarak bir şeyler bırakmışsa ondan borçları ödenir81 Böylelikle ölünün borcunun ödenmesi kendine fayda verip, borçtan kurtulmasına sebep olur Burada m''lî borçlarının ödenmesinde borcu ödeyen kişinin, ölünün bir yakını olması şart değildir Kim öderse ödesin, ölen kişi kurtulmuş olur82
2- Dua ve istiğfar: Ölmüş birisi için yapılabilecek en büyük iyiliklerden birisi onun için dua etmek ve istiğfarda bulunmaktadır Nitekim; "Ey Allah'ın Resulü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkanı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?" diye soran Ebû Ubeyd M''lik İbn Rabîa es-S''idî (ra)'ye Peygamber Efendimiz (sav): "Evet vardır Onlara dua, onlar için Allah'tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek, onlardan sonra -vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi ifa etmek, anne ve babasının dostlarına ikramda bulunmak"83 cevabını vermiştir
Yine "Onlardan sonra gelenler şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla"84 gibi ayetler, cenaze namazı, dua ve istiğfarın ölülere fayda vereceğini ispat etmektedir85
Bu mevzudaki ayet ve hadis-i şerifleri86 göz önünde bulunduran ilim adamları, ölü için yapılan dua ve istiğfarın ölüye fayda vereceğinde Ancak kendisi için dua edilen kimsenin mü'min olması şarttır87 Zira imanı olmayanlara hiçbir şey fayda vermez Zaten onlar için dua etmek de meşru değildir88 İmam Eş'ari'ye göre, "Hadisçiler ile Ehl-i Sünnet'in çoğunluğu, dua ile sadakanın, Müslümanlar için ölümlerinden sonra fayda vereceğini kabul ederler89 Öyleyse dua meşru ve faydalıdır90
Bu mevzuda bilinen en meşhur hadis-i şeriflerden biri olarak Müslim'de Ebu Hüreyre (ra)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte: "insan ölünce bütün amelleri kesilir Ancak üç şey (bunları yapan üç kişi) müstesna: Sadaka-i cariye (bırakan) veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek salih evlat (bırakan)"91 buyurulmaktadır
Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre:
a- Sadaka-i cariye denilen, insanların istifade edebileceği yol, köprü, cami, çeşme, mescit, ve vakıf müesseseleri ile bunları en verimli ve hayırlı şekilde kullanacak nesillerin yetişmesi içinde okul ve öğrencilerin barınabilecekleri yurt gibi müesseseler yapmak gibi salih amellerde bulunmaktır ki, arkada bırakılan bu türden bir müessese hayatta kaldığı müddetçe, -Peygamber Efendimiz'in (sav) beyanları çerçevesinde- iyi bir çığıra vesile olunduğu için kıyamete kadar orada yetişenlerin kazandıkları sevapların bir misli de bu müesseseleri kuranların amel defterlerine kaydedilecektir
b- İlim erbabının bıraktığı eserler de sadaka-i c''riyedendir Alim, kapasitesine göre bunlardan mükafatını alır Ayrıca ilim erbabına sahip çıkma ve onların kitap, defter, yiyecek ve giyeceğini temin etme şeklinde yapılan çalışmalar da, hayır cihetinde kapanmaz birer sadaka-i cariye sayılmaktadır
c- Ölen kişi giden ruh, ardından hayırlarda bulunacak ve hayırlı nesiller yetiştirecek hayırlı bir evlat ister Ancak bıraktıkları böyle bir nesildir ki, ahiret hesabına onlara yararlı olacaktır Yoksa ölü ne helva, lokma yemek; ne yedinci, kırkıncı ve elli ikinci gece, ne mevlit, ne paralı hatim, ne telkin, ne devir, ne de duvara asılacak eski bir resim bekler
3- Sadaka vermek: Sadakanın da ölen kişiye faydası olduğu mevzuunda Ehl-i Sünnet ''limleri ittifak etmişlerdir Peygamber (sav)'in buna delalet eden hadisleri92 vardır93
İbn Abbas (ra)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Annem vefat etti Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu? diye sordu Peygamberimiz: "Evet" deyince, adam; "Benim bir meyveliğim var Sizi ş''hid kılıyorum, onu annem için tasadduk ediyorum" dedi94 Verilen sadaka ister kişinin evladı gibi birinci derecede bir yakını isterse başkaları tarafından verilsin, sadakanın sevabının ölüye ulaşacağında ittifak olduğu bildirilmektedir95
Sa'd İbn Ub''de hadisinde ise, ölünün arkasından yapılacak sadakanın hangisinin daha efdal olduğu beyan edilmektedir Sa'd (ra) şöyle anlatır: "Ey Allah'ın Resulü dedim, annem vefat etti, (onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdaldir?" Peygamber Efendimiz (sav), "su" buyurdular Bu cevap üzerine Sa'd bir kuyu kazdı ve: "Bu kuyu Sa'd'ın annesi için dedi"96
Bu hadis-i şerif de, ölü adına hayır yapılabileceğini gösteren delillerdendir Nes''î'nin rivayetinde Sa'd, önce vefat eden annesi adına sadaka verip veremeyeceğini sorar Cevap müspet olunca hangi sadakanın efdal olduğunu sorar Bunun üzerine, "su" cevabını alır97
Nafile olarak sadaka vermek isteyenlerin bütün inananlara (mü'min ve mü'minelere) niyet etmesi en faziletlisidir Çünkü bunun sevabı onlara ulaşır, kendisinin sevabından da herhangi bir şey eksilmez98
4- Ölenin borcu olan oruçlarının geride kalan akrabaları tarafından tutulması: Üzerinde Ramazana ait kaza orucu bulunduğu halde ölen kimse ile ilgili iki durum söz konusudur:
a) Vakit darlığı, hastalık, sefer ve oruç tutmaktan ''ciz olmak gibi özürler sebebiyle oruç tutma imkanını elde edemeden ölmüş olmak: Alimlerin ekserisine göre, bunların her hangi bir kusuru olmadığı için hiç bir şey gerekmez, günahk''r olmaları da söz konusu değildir Çünkü bu oruç, ölünceye kadar, tutma imkanını elde edemediği bir farzdır Dolayısıyla hacda olduğu gibi, hükmü bedelsiz olarak düşmüştür Bunun için, kişi hasta yahut yolcu olduğu bir durumda ölmüş ise tutamadığı orucun kazası gerekmez
b) Oruç borcu olan kişi oruçlarının kazasını yapma imkanını elde ettikten sonra ölmüşse velisi onun için oruç tutamaz Yani fakihlerin ekserisine göre, ölünün kazası olan oruçları tutmak vacip değildir Þafiîlere göre, velisi oruç tutacak olsa, sahih olmaz Çünkü oruç, halis bir beden ibadetidir Þeriatın aslı ile farz kılınmıştır Gerek hayatta, gerekse öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir Bu yönüyle o namaz gibidir Bir hadis-i şerifte bununla ilgili olarak: "Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz Fakat onun adına her güne karşılık bir müd (ülkelere göre değişen bir ölçek Iraklılara göre 2 rıtıl sığan ölçek, yani yaklaşık 18 litrelik ölçek) yiyecek fakirlere yedirir" buyurulmuştur99 Hanbelilere göre ise, velinin ölü adına oruç tutması mubahtır Çünkü bu durum, ölünün kurtuluşunu sağlamak bakımından daha ihtiyatlı bir harekettir100
Bu konuda rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz Aişe (ranh'') validemiz, Resulullah (sav)'in: "Kim, üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, onun orucunu velisi tutar" buyurduğunu haber vermiştir101 Yine Hz C''bir İbn Abdullah (ra) da rivayet ettiği bir hadis-i şerifte; bir kadın, Resulullah Efendimize (sav) gelerek, annesinin üzerinde oruç nezri olduğunu ve onu yerine getiremeden öldüğünü haber verir Bunun üzerine Resulullah (sav): "Velisi ona bedel oruç tutsun" buyurur102
Buharî ve Müslim'de zikredilen diğer bir hadis-i şerifte ise, bir kadının üzerinde bir aylık (nezir) oruç borcu olduğu halde vefat ettiği ve çocuğunun Peygamber (sav)'e gelerek "Ben onun yerine oruç tutsam olur mu?" diye sorduğu Resulullah'ın (sav) da ona: "Annenin üzerinde borç olsaydı onu öder miydin?" diye sorduğu Onun: "Evet" diye cevap vermesi üzerine de: "Allah'ın borcu, ödenmeğe daha layıktır" buyurduğu haber verilmektedir103
Oruç tutmak, bedenî ibadetlerdendir Burada oruç ibadeti zikredildiği ve başkalarının tutacağı orucun sevabının ölüye ulaşacağı haber verildiğinden, diğer bedenî ibadetlerde de aynı durumun söz konusu olup olmadığında ihtilaf edilmiştir Oruç konusunda rivayet edilen hadislerden bazı alimler, farz olan Ramazan orucundan üzerinde borcu olarak ahirete göçmüş olanların oruçlarının bile geride kalanlar tarafından tutulabileceği hükmünü çıkarırlarken, bazıları da sadece nezir orucunu tutabileceğine kail olmuşlardır104
Ölenin yerine oruç tutma meselesinde Ahmed İbn Hanbel, ölü üzerinde Ramazan, nezir veya keffaret orucu borçları bulunduğu takdirde, velisinin ona bedel tutabileceğini söylemiştir İmam M''lik, Þafiî ve Ebu Hanife'ye göre, ölünün velisi, her bir oruç için bir sa' (bin dirhemlik bir hububat ölçeği) arpa veya yarım sa' buğday tasadduk etmelidir Keza her bir namaz (veya bir günlük namaz) için de aynı miktar mal tasadduk etmelidir Fakat çoğunluk, (ölünün) bedenî ibadetlerinin niyabeten başkası tarafından ifa edilemeyeceğini söylemiştir105
Ancak, böyle bir kapı açmanın, insanları sağlıklarında kendilerinin yapmaları gereken ibadetleri ihmal etmeye sevk edeceği endîşesiyle bazı alimler, "hiçbir orucu tutamayacağını ancak keffaretini verebileceğini" söylemişlerdir106
5- Ölen kişi yerine yapılacak hac: Bir kimse, ölmüş birisinin yerine hac yapıp sevabını ölüye bağışlayabilir Nitekim Ebu Davud'da Büreyde (ra)'den rivayet edilen hadis-i şerifte, hayatında iken hiç hac yapmayan annesinin yerine hac yapıp yapamayacağını soran bir kadına, Rasulullah Efendimiz (sav): "Evet, ona bedel haccet" buyurarak ölmüş annesinin yerine haccetmesine izin vermiştir107
Her ne kadar cumhur, bedenî ibadetlerin niyabeten başkası tarafından ifa edilemeyeceğini söylemişse de, acz şartıyla, sadece hac farizasının bir başkası tarafından ifasını caiz görmüştür Acz'den murat, kişinin ölmüş olması ve iyileşme ümidinin kesilmesidir, kötürüm bir kimse ''cizdir Bazı alimler, ölü adına nafile hac yapılabileceğini de söylemişlerdir108
Bir başka hadis-i şerifte ise, ölenin yerine yapılan ibadetlerle onun borcunun ödenmiş olacağı ve bunun ölünün semadaki ruhuna müjdeleneceği şöyle anlatılır: Zeyd ibn Erkam (ra) anlatıyor:
"Hz Peygamber (sav) buyurdu ki: "Kim ebeveyninden birine bedel haccederse, bu hacla onun borcunu ödemiş olur Bu durum, semadaki ruhuna müjdelenir Kişi, anne ve babasına karşı isyank''r bile olsa (bu iyiliği sebebiyle) Allah'ın nezdinde (iyi kullar meyanında) yazılır"
Diğer bir rivayette ise: "Babası için bir hac, kendisi için yedi hac yazılır" buyurulmuştur109 Tabii ki, bu rivayetlerde zikredilen mana, sadece bir ibadetin yapılıp, sevabının ölüye bağışlanmasının cevazına delalet eder Cenab-ı Hakk'ın o engin rahmetinden ümit edilir ki, o sevap nedeniyle, huzuruna ibadet borcuyla gelen kullarını affeder, yoksa sağlığında fırsat elde iken bu ibadeti terk eden ve bu halleri üzere ölenlerin elbette hesapları görülecek ve cezaları verilecektir
İbn-i Kud''me'nin de ifade ettiği gibi ölü, başkaları tarafından yapılan ve sevabı kendisine bağışlanan ibadetlerden istifade edebilir Çünkü oruç, dua, istiğfar, hac gibi ibadetler, bedenî ibadetlerdir Allah Te''l'', bunların ve bunlar gibi diğer ibadetlerin sevaplarını da ölüye ulaştırır110
Yalnız bu gibi ibadet borçlarının üzerinde kalması için kişinin, mesela, oruç için borçlandıktan sonra, hastalanıp ölünceye dek borcunu tutacak kadar sıhhate kavuşamaması gibi meşru bir mazereti olmalıdır Ancak böyle bir özre binaen yapamamış olanlar için, geride kalanların, Allah'a karşı olan borcunu onun adına ödemeleri sebebiyle Allah Te''l'' affeder, kasıtlı olarak terk edenleri değil111
6- Ölü adına kurban kesmek: Ölü adına kurban kesilerek tasadduk edilip sevabı ölüye bağışlanabilir Zikredeceğimiz şu vak'a ölünün gıyabında kurban kesilip sevabının ölüye bağışlanabileceğini göstermektedir: H''neş (ra) anlatıyor: "Hz Ali (ra)'yi gördüm, iki koç kesmişti" Dedi ki, "Biri kendim için, diğeri Resulullah (sav) için" Ve ilave etti: "Resulullah (sav) böyle vasiyet etti Ben (hayatta olduğum müddetçe) ebediyen (bunu yapmayı) terk etmeyeceğim"112
Hz Ali (ra)'nin kestiği bu kurban Resulullah (sav)'ın vefatından sonrası için söz konusudur Ebu Davud, hadisi "Ölü adına kurban" adını taşıyan bir bapta kaydeder Tirmizî ise, ölü adına kurban kesmeye, bir kısım alimlerin cevaz verirken bir kısım alimlerin caiz bulmadığını kaydeder
Ayrıca Hz Peygamber (sav)'in ümmetinden Allah'ın birliğine ve kendisinin peygamberliğine şehadet edenler adına da kurban kestiği de muhtelif rivayetlerde gelmiştir113
Peygamber Efendimiz (sav) ölülerin arkasından kurban kesip sevabını onlara bağışladığına göre, ölüler, kendileri için yapılan hayır-hasen''tın hepsinden haberdar olmakta ve onların sevaplarından faydalanmaktadırlar kanaati hasıl olmaktadır Ancak, avamdan bir çok insan, ölülerin arkasından onları memnun etmek ve böylece isteklerine kavuşmak için kabir başlarında kurban keserler veya bunu ölüye adarlar ki bu, tamamen yanlış bir inanç ve bid'at bir harekettir Bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz (sav); "Kabirde sığır, deve, koyun kesmek İslam'da yoktur"114 buyurarak bunu yasaklamıştır Çünkü, kurban bir ibadettir ve ibadetler sadece ve sadece Allah için yapılır Bu sebeple bir kabir yada yatır için kesilen bir kurban, bırakınız sevaba vesile olmasını, kesenin imanını alıp götürebilecek ve şirk olabilecek bir davranıştır Ve kesinlikle sakınmak gerekir115 Bu, cahiliyye döneminden kalma bir ''dettir Çünkü o dönemdeki Araplar, belirli zamanlarda veya ölü defnedilir edilmez hemen sığır, deve veya koyun cinsinden bir hayvan getirip mezar başında kurban ederler ve etini dağıtırlardı Halbuki Allah Resulü (sav), "Dine muhalefetten sakının Dine sonradan sokulan her şey bid'at ve her bid'at da dalalet (sebebi)tir"116 diyerek bid'atlara karşı bizi uyarmış ve "Size sıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve peygamberlerin sünneti"117 buyurarak da bid'at ve sapıklıklara düşmemek için Kur'an'a ve sünnetine sarılmayı tavsiye buyurmuştur118
7- Kur'an okuyup sevabını ölüye bağışlamak: Alimler, namaz kılmak ve Kur'an okumak gibi ibadetlerin sevabının, yapandan başkasına ulaşıp ulaşmayacağı konusunda ihtilaf edip iki görüş ileri sürmüşlerdir:
Hanefî ile Hanbelî alimlerine ve Þafiî ve Malikîlerin sonradan gelen alimlerine göre, ölü yanında okunan Kur'an'ın sevabı ile Kur'an okumanın peşinden yapılan dua, orada bulunmasa da ölüye ulaşır Kur'an okumanın akabinde dua etmek ise daha çok kabule şayandır ve kabul edilmesi daha çok umulur
Malikîlerin önceki fakihleriyle ilk Þafiîlerin meşhur olan görüşleri, ibadetlerin sevabının yapandan başkasına ulaşmayacağı yolundadır
Hanefîlere göre, insan yaptığı amelin sevabını başkasına bağışlayabilir İster namaz olsun, ister oruç olsun, ister sadaka ve benzeri şeyler olsun fark etmez Bunların sevabını ölüye bağışlamak, kendi sevabından bir şey eksiltmez
Hanbelîlere göre, kabrin yanında Kur'an okumakta bir sakınca yoktur
M''likîlere göre, öldükten sonra kişi yahut kabri üzerine Kur'an okumak mekruhtur Çünkü selef böyle bir şey yapmamıştır Fakat sonradan gelen M''likîlere göre, Kur'an okuyup zikir yapmakta ve bunların sevabını ölüye bağışlamakta bir sakınca yoktur Ölü için de Allah'ın izniyle sevap hasıl olur
Þafiilerde meşhur olan görüşe göre, ölüye kendi amelinden başkası fayda vermez Ancak Þafiîlerin sonradan gelen fakihleri, Kur'an okumanın sevabının ölüye ulaşacağı yolunda açıklamalarda bulunmuşlardır Bu şekilde Þafiîlerin sonraki fakihlerinin görüşü de diğer üç mezhebin görüşlerine uygunluk arz etmektedir
Kur'an okumak, belli bir maksat için diriye fayda verince, ölüye fayda vermesi daha evladır İbn Sal''h'a göre, Kur'an okuma sonunda: "Allah'ım okuduğumuz Kur'an'ın sevabını filancaya ulaştır" demesi ve okunan Kur'an'ı dua kılması da uygun olur Bu hususta uzak, yakın aynıdır değişmez Bunun fayda vereceğine kesin olarak inanmak lazımdır119 Nitekim Peygamber (sav) de, zaman zaman kabirlere uğrar ve oradakilere dua ederlerdi Bu konuda İbn Ebî Þeybe'den rivayet edilen hadis şöyledir: "Hz Peygamber (sav) her yılın başında Uhud'daki şehitlerin kabirlerine gelir ve şöyle derdi: "Sabrettiğiniz şeylere mukabil sizlere sel''m ve sel''met! Dünyanın en güzel neticesi budur!" Allah Resulü (sav), Bazen de Bakî' mezarlığına çıkar ve şöyle derdi: "Ey mü'minler yurdunun s''kinleri! Sel''m size! Bizler de inşallah sizlere kavuşacağız Allah Te''l'''dan bizim ve sizin için ''fiyet, ahiretle ilgili korku ve sıkıntılardan sel''met ve siyanet dilerim"120
Görüldüğü üzere Peygamber (sav), dünyamızdan ayrılan insanlar için dua edip onlar hakkında ''fiyet ve selamet dilemektedir Þayet ölülerin arkasından yapılan duaların faydası olmayacak olsa idi Allah Resulü (sav) böyle bir davranışta bulunmazdı Aksi bir durum, Allah Resulü'nün abesle iştigali demektir ki, O, bundan fersah fersah uzaktır Çünkü Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle Efendimiz (sav) asla hev'''dan konuşmaz O ne konuşmuşsa vahiy kaynaklıdır121 Okunan Kur'an'ın sevabının önce Hz Peygamber (sav)'e hediye edilmesi müstehaptır Çünkü bizleri sapıklıktan O kurtarmıştır Bunda bir nevi Ona teşekkür ve güzel bir mukabele vardır Ölülerin arkasından okunan Fatiha, Y''sin ve Kur'an hatmi gibi virtlerden her biri, bir anda sayısız kişilerin ruhlarına yetişebilir ve onların hepsi de bu hediyeden nasiplerini alabilirler Çünkü bu Allah'ın kudretine ağır ve zor değildir
Bazı alimler, okunan kıraatin sevabının ölüye ulaşmasının yanında, sevabı ölüye bağışlanmak şartıyla her güzel amelin sevabı da ulaşır demişlerdir122 Yalnız bunların sevap kazanılacak şekilde yani sırf Allah rızası için yapılması şarttır Yoksa çoklarının yaptığı gibi parayla Kur'an okutup ta ölüye bağışlatılmaz Çünkü Kur'an okumak bir ibadettir İbadet ise parayla değil de Allah rızası için yapılınca sevabı olur ve bu sevap onların ruhlarına bağışlanır Aksi halde sevap olmaz ki bağışlansın
Malikî ve Þafiî mezhebinde meşhur olan görüşe göre, kendi ameli ve kesb'i olmadığı için, Kur'an okumak da dahil, bedenî ibadetlerin hiçbirinin sevabı ölüye ulaşmazken kabrin yanında okunduğunda, ölü, okunan Kur'an'ı dinlediği için, dinleyici sevabı alır123
Diğer bazı müçtehitler de ancak evladın veya yakın akrabanın oruç, namaz ve haccının vasıl olacağını ileri sürmüşlerdir Fakat en isabetlisi, borç ve mesuliyetlerin düşmesi bahis mevzuu olmadan, bağışlanan sevaptan Müslüman ölülerin istifade edecekleri hükmü olsa gerektir124 Fakat şurası bir gerçektir ki, ölü, kendi yapmadığı ve ihmal ettiği ibadetlerden mutlaka sorguya çekilecektir Bazı cahil kimselerin zannettikleri gibi, ıskatını vermekle, yahut fidye ve keffaretini vermekle ölü, yüzde yüz mesuliyetten kurtulmuş olmaz Eğer usulüne uygun şekilde yapılmışsa, yapılan bu gibi iyi amellerin sevabı bağışlanmakla sadece affı umulur125
80 Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 76; İbn Mace, Sünen, Sadakat, 12
81 Abdülkadir Mutlaku'r-Rahbavi, Ahiret Günü, 33; Terc Ahmet Serdaroğlu-Lütfi Þentürk, Nur yay, 5 Baskı
82 Buhari, Sahih, Havalat, 3; Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453
83 Ebu Davud, Sünen, Edeb, 12; İbn Mace, Sünen, Edeb, 2
84 Haşr, 59/10
85 Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, 107
86 Ahmed b Hanbel, Müsned, 2/509,6/252, (Meymeniyye-Kahire 1313); Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 72; İbn Mace, Sünen, Edeb, 1
87 Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/568, Beyrut, ts
88 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453
89 Eş'ari, Makalatu'l-İslamiyyin, 282
90 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453
91 Müslim, Sahih, Vasiyyet, 3; Ebu Davud, Sünen, Vesaya, 14
92 Buhari, Sahih, Cenaiz, 94; Müslim, Sahih, Zekat,15; Ahmed İbn Hanbel, 2/371
93 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 453
94 Buhari, Sahih, Vesaya, 15, 20, 26
95 Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/568
96 Ebu Davud, Sünen, Zekat, 42; Nesei, Sünen, Vesaya, 9
97 İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Terceme ve Þerhi, 10/54, Akçağ yayınları, Ankara, 1990
98 Vehbe Zühayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, (Terc Heyet) 3/9; Risale yayınları, İstanbul, 1990
99 Cemalüddin Ebî Muhammed Abdillah İbn Yusuf el-Hanefî ez-Zeyleî, Nasbu'r-R''ye li eh''dîsi'l-Hid''ye, 2/463; D''ru'l-Hadîs, Kahire, ts
100 Vehbe Zühayli, age, 3/207-208
101 Buhari, Sahîh, Savm, 42; Müslim, Sahîh, Sıy''m, 27
102 Nasıruddin el-Elb''nî, Silsiletü'l-Eh''dîsi'd-Daîfe ve'l-Mevzûa, 1/169-170; Dımaşk, 1964
103 Buhari, Sahîh, Savm, 42; Müslim, Sahîh, Sıy''m, 27
104 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 459
105 İbrahim Canan, age, 2/488
106 N''sıruddîn el-Elb''nî, Ahk''mu'l-Cen''iz, 170; Beyrut, 1969
107 Müslim, Sahîh, Sıy''m, 27
108 İbrahim Canan, age, 2/488
109 İbrahim Canan, age, 2/488
110 Vehbe Zühaylî, age, 3/99
111 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 460-61
112 Tirmizi, D''h''y'', 2; Ebu Davud, D''h''y'', 2
113 İbrahim Canan, age, 6/61
114 Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 70
115 İbn Kayyım el-Cevziyye, Z''du'l-Me''d, 1/146; İbn Kud''me, el-Muğnî, 2/379; Þevk''nî, Neylü'l-Evt''r, 4/97; Þeyh Ali Mahfuz, el-İbd'', 186
116 D''rimî, Mukaddime, 16
117 İmam Malik, Muvatta', Kader, 3
118 İsmail Lütfi Çakan, Hurafeler ve Batıl İnanışlar, 64; Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, 109; Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 471; Recep Aktaş, İslam Dininin Yasak Ettiği Batıl İnanışlar, 43; Bahar yayınları, İstanbul, 1973
119 Vehbe Zühaylî, age, 3/98-100
120 Müslim, Sahih, Cenaiz, 102; Farklı rivayetler için bkz: Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 79; Neseî, Sünen, Taharet, 109, Cenaiz, 103; İbn Mace, Sünen, Cenaiz, 36, Zühd, 36
121 Necm, 53/3
122 Seyyid Sabık, age, 1/383
123 Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 462
124 Hayrettin Karaman, İslamın Işığında Günün Meseleleri, 108
125 Azîm''b''dî, Avnu'l-Ma'bûd, 3/160, Hindistan Baskısı, Aynî, Umdetü'l-Kari, 5/283, İstanbul Baskısı, İbn Kud''me, İbn Kud''me, el-Muğnî, 2/423-424; Þevk''nî, Neylü'l-Evt''r, 4/98-100, Mısır, 1952; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, 1/567-569, Beyrut, 1969; Reşid Rıza, 8/255; Þeyh Ali Mahfûz, el-İbd'' fî Madarri'l-İbtid'', 235 (4Baskı); Süleyman Toprak, Ölümden Sonraki Hayat-Kabir Hayatı, 460
Rabbim,her vesiLede SENÝN keremin saklýdýr,
SebepLer sayýsýnca hamd SANA....
“Benimdir” diye bildiklerim Senindir
Beni bende olanlara bende etme
“Ben” diye bildiðim de Senin emrindir
Beni bende býrakýp Senden etme
Rabbim, yüzümü Sana döndüm
Gönlümü de Sana çevir
Rabbim, bir Seni bir bildim
Sevdalarýmý Sende bitir...