Mâide / 93. Ayet
لَيْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جُنَاحٌ ف۪يمَا طَعِمُٓوا اِذَا مَا اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ثُمَّ اتَّقَوْا وَاٰمَنُوا ثُمَّ اتَّقَوْا وَاَحْسَنُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ۟

Ýman edip sâlih amel iþleyenlere, artýk bundan böyle günahlardan sakýnýp imanda sebât ile sâlih amellere devam ettikleri, sonra takvâlarý ve imanlarý tam saðlamlaþýp kökleþtiði, sonra hem günahlardan sakýnýp hem de iyilik yapmaya çalýþtýklarý takdirde, haram olmadan önce yiyip içtiklerinden dolayý bir günah yoktur. Çünkü Allah, iyilik ve ihsân sahiplerini sever.

ZÜMRÜTANKA KUŞU

Başlatan ebu ömer, Ekim 21, 2009, 12:48:26 ÖS

ebu ömer

Ziyaretçi
Ekim 21, 2009, 12:48:26 ÖS
ZÜMRÜTANKA KUÞU

Yıllar önce bazı dostlarımızla kampa gitmiştik. Gece alabildiğine soğuk adeta ciğerlerimize vuruyordu. Ateşin başına geçmiş hepimiz sıcak çayları yudumlarken, bir kardeşimiz güzel bir hikaye anlattı. Ezilen ve sürekli horlanan kırlangıçların hikayesiydi.

Kırlangıçlar diğer yırtıcı kuşlar tarafından sürekli tacize uğruyor ve öldürülüyorlardı. Kırlangıçların canına tak eder bu olay.
''Birgün gelecek bizler bu zilletten kurtulacağız. İçimizden bir önder çıkacak ve bu ezilmişlik son bulacak. ''diye ümit içinde olurlar.

İçlerinden biri farklı bir tüy bulur. Bu işte bizim kurtarıcımız diye feryad ederler. Zümrütanka kuşu diye ortalığa haber salarlar. Tüm kırlangıçlar toplanır ve o tüyün sahibi olan Zümrütanka kuşunu aramak için yola çıkarlar.

İleri gelenleri der ki;
-'' Zümrütanka kuşu kaf dağının ardında olabilir. Tüyü bu şekilde büyük olduğuna göre kendisi kim bilir nasıldır.''

Havada daire çizerek hepsi yola koyulur. Epey yol alırlar ve içlerinden bazıları yorulur. Yorulanlar geri dönmek ister. Arkadaşlarından müsade alır geri dönerler.

Geriye sadece otuz kuş kalır. Onlar azimlidirler ve yüreklidirler.Kaf dağını aşacaklar, zümrütanka kuşunu bulacaklar ve dertlerini anlatacaklardır. Kaf dağına varmak üzere iken diğerleride dökülür. Geriye sadece azimli bir avuç kırlangıç kalır. Onlar kaf dağını aşarlar ve heryerine bakarlar. Zümrütanka kuşunu birtürlü bulamazlar. Bu duruma çok üzülürler ve geldikleri onca yolu düşünürler. İçlerinden biri ortaya çıkar ve der ki

-''Bakın arkadaşlar! düşmandan korunmak için aşılması mümkün olmayan bunca yolu aştık. Zümrütanka kuşunu bulmak umuduyla. Dağları yardık, ovaları dolaştık. Birçok beldeyi geride bıraktık.
''Bunca beldeleri aşan ey cesur kırlangıçlar ! işte zümrütanka kuşu bizleriz. Bizlerin yürekli azmi ve sabırlı uçuşu''

Bu hikayenin tesiri üzerimde yıllarca kaldı. Sizce bu hikayedeki zümrütanka kuşu kim dir? kardeşler.Bu hikayeden kendimizene pay çıkarabiliriz...

selam ve dua ile.
ebu ömer

Bevadih

Ziyaretçi
Ekim 21, 2009, 01:29:06 ÖS
Bir zamanlar bu efsanenin adını alan bir yürek vardı buralarda....Almış ama içine hiç sindirememiş..... Külünden doğmayı başaramamış,yollarda kalmış,çareyi kaçmakta bulmuş...!
O aklıma geldi ilk evvala...

evet dediğiniz gibi  Zümrüdü anka ...
herkesin kendisidir...! maruz kaldığı sıkıntı ,bela karşısında  O'dan güç alarak O'na güvenerek  yürekli! bir şekilde azim ve gayretle duvar gibi duruş sergileyerek  sabırla mücadele ederek sorunların üstesinden gelmeye çalışan kişidir Zümrüdü anka...

Kişinin başına gelen hiç bişeyde kimse yardım edemiyor.... O müstesna...!Ya kendisi başaracak yada önündeki en büyük engel kendisi olan ben'i ortadan kaldıracak...

Ebu Ömer...Konu gene güzeldi...eyvALLAH yüreğinize....selam ve dua ile...

Bu arada sık görmek isteriz yazılarınızı olur mu ?

MiM

ADMiN
11,903
Ekim 21, 2009, 02:55:27 ÖS
Alıntı yapılan: Bev''dih - Ekim 21, 2009, 01:29:06 ÖS
Bir zamanlar bu efsanenin adını alan bir yürek vardı buralarda....Almış ama içine hiç sindirememiş..... Külünden doğmayı başaramamış,yollarda kalmış,çareyi kaçmakta bulmuş...!

sevgili ablam... yorumunu okuyunca içim burkuldu... o "zümrüdüanka kuşu"na karşı duyduğun sevgi ve muhabbeti bilirim... o yüzden yüreğinizin derunundan zuhur eden isyanı anlayabiliyorum... inanır mısınız, aynı hisleri bende taşıyorum, en az sizin kadar... ama, haksızlık etmekte istemem ablam. çünkü ben şunu biliyorum, bizim bahsettiğimiz müşterek zümrüdüanka kuşumuz, aslında o dağları aşmaya muktedirdi ama aşamadı, aşamazdı... ona engel olan şey aslında zümrüdüanka olabilecek özellikleriydi! bilmem anlatabiliyor muyum ablam! sizi ısıtan bir yangın bir başkasının zararına yol açıyorsa "yanma" pahasına o yangının üzerine bizatihi abanır ve suyla değil, onu canınızla, varlığınızla söndürürsünüz... çünkü böyle yangınları su değil, ancak böyle bir fedakarlık, böyle bir diğergamlık söndürebilir ki... bu da ancak bugün yüreğimizin isyanıyla ithama tevessül ettiğimiz böyle bir zümrüdüanka kuşu başarabilir ancak.

bu yüzdendir ki, ruhum, yüreğim ona isyan etse de, mantığım ve vicdanım onu anlıyor ve o dağları aşmağa muktedir olduğu halde böyle bir diğergamlık sorumluluğuyla yolunu yarıda bırakan bir mustağripe hak veriyorum.
***
sevgili ebu ömer kardeşime de ilanihaye teşekkürlerimi sunuyorum, bu güzel yazılarını bizimle paylaştığı için.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

ebu ömer

Ziyaretçi
Ekim 22, 2009, 03:40:06 ÖS
Rabbim sizdende razı kalsın kardeşlerim. Herbirinizin yorumu birbirinden özgün ve olması gereken yerde.
                 

                          Zümrüt anka kuşunu bulabilmek.

İnsanlar tarih boyunca ezenler ve ezilenler olarak kutuplara ayrılır. Zalimin ceberrutu, mazlumun sessizliğindendir.
Ezilen toplumlar herdaim öfkelerini köleliklerine bahane ederek, kaderin ardına sığınırlar. Gökten gelecek beyaz atlı kahraman beklerlerde, bu kahramanın kendileri olabileceğinden habersizlerdir.

Bedir ashabından Rabbimiz bahs ederken 1 mücahid, 10 müşriğe bedeldir. Halbuki bedirde, hendekte ashaba baktığınızda açlıklarını karınlarına bağladıkları taşla avutuyorlardı. Müşrikler onları zayıf görmesinler diye karınlarına kuşakları doladıklarını biliriz. Rabbimiz nice az toplulukların kalabalık topluluklara galebe geldiğinden bahs eder kerim olan kitabında. Caluta karşı Nehri geçen, Talut'un ve bir avuç insanın kıssasını  okumuşuzdur elbet. Endülüsü fethederken gemileri yakan Tarık bin ziyad ve yiğit erlerini..

  İman istikrar ister kardeşler.  Hizmette yorulma ve gevşeme insanı olduğundan fazla geriye iter ve ökçelerinin gerisine düşürür. İmanda istikrar olduğu müddetçe nice kaf dağları ardımızda kalır. Yeterki enerjimizi heba etmiyelim. Sağlıklı, ilkeli ve programlı hareket ederek; ütopik hayaller ülkesinden uzak kalalım. Değişim için mücadele edenler bugün değişime uğramışlardır malesef. İhlas ve ihsanın içini boşaltırsak karşımıza çıkacak olan kültürel islamdır. Zihni ve fikri bulanıklar bizi ötekileştirerek asli menbaamızdan uzak kılmaktadır.

  Hidayetle başlayan ilk kıvılcım, kabirdeki nurla taçlanmalıdır. Hz. Ömer ve Hz. Ebu bekiri hazret yapan hidayetin ardından kabre kadar taşıdıkları nuru ilahidir. Yalpalamadan, sekteye uğramadan, ne zaman Allah'ın nusreti diye feryad etmeden iman güvercinini başlarında taşımalarıdır. Bizler izzeti başkalarında değil imanın yüreğimize attığı alevli ateşte bulmalıyız.

Zümrütanka kuşu kendi yüreğimizde kilitli kalmıştır.Yeterki onu özgür bırakalım. Cesurca, sağına soluna bakmadan, hizmette önce ben varım diyerek alanlarda olmak zorundayız. Alanlar hizmetkar yiğitlerini bekliyor. Cennet bedel ödemekse o bedeli başkalarından ziyade kendimiz önce ödemeliyiz. Biz bu ateşi yakarsak ardımızda karanlıklar yok olmaya mahkumdur. Herbirimiz cennete uçan kırlangıç olmakla emrolunduk. Hükmi ilahi böyle ferman buyurduysa bizlerde Cafer-i tayyarlar olmanın yolunu bulacağız elbet.

  Ne mutlu! yüreğini iman ateşiyle yakan o yiğit gençlere.

Selam ve dua ile.

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.147 saniyede 27 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017