Mâide / 3. Ayet
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪ينًاۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Size þunlar haram kýlýndý: Kendiliðinden ölen murdar hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan baþkasýnýn adýna kesilen hayvanlar, henüz caný çýkmadan yetiþip þartýna uygun tarzda kestikleriniz dýþýnda boðularak, bir þey vurularak, yukarýdan yuvarlanarak, boynuzlanarak yahut yýrtýcý bir hayvan tarafýndan parçalanarak ölen hayvanlar, putlara ait sunaklarda kesilen hayvanlar ve zar atarak, kumar oynayarak elde edilen etler, yiyecekler. Bunlarý yemek, Allah'ýn yolundan çýkmaktýr. Bugün artýk kâfirler dîninizi söndürmekten ve sizi dinden döndürmekten ümitlerini kesmiþ durumdadýrlar. O halde onlardan korkmayýn, benden korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladým ve sizin için din olarak Ýslâm'ý seçtim. Ancak kim açlýktan bunalýp çaresiz kalýrsa, günaha meyletmeksizin haram olan bu etlerden yiyebilir. Çünkü Allah çok baðýþlayýcýdýr, engin merhamet sahibidir.

Şehzade Osman - Hikaye

Başlatan Serdar Yýldýrým, Eylül 02, 2009, 09:40:17 ÖS

Serdar Yýldýrým

Ziyaretçi
Eylül 02, 2009, 09:40:17 ÖS
                                            
Yemen padişahının oğlu Þehzade Osman hayır işlerine pek meraklıymış. Yıllık kazancının kırkta birini fakirlere dağıtırmış. Kimsesiz çocukları mekteplerde, medreselerde okutur, onların ilim, irfan öğrenerek memlekete yararlı birer insan olmalarını sağlamaya çalışırmış. Beyaz atına atladığı gibi dağlara, tepelere tırmanır, çölde günlerce at sürer, köylere, şehirlere gider, yardıma muhtaç insan ararmış. Çünkü Þehzade Osman yaptığı her iyiliğin kendisine bolca sevap kazandırdığını bilirmiş.

Günlerden bir gün Þehzade Osman’ın yolu bir köye düşmüş. Þehzade’yi yakından tanıyan köylüler hemen çevresini sarmışlar. Þehzade köylülerle konuşurken elbiseleri eski, yırtık pırtık, yalınayak on yaşlarında bir çocuğun az ilerden bakmakta olduğunu görmüş. Þehzade: “ Bu çocuk da kim? “ diye sormuş. Köylülerden birisi: “ Þehzadem, sen ona aldırma. Onun babası da, anası da hırsızdı. Yakın köylere, kasabalara giderler, ne bulurlarsa çalarlar, köye getirirlerdi. Çaldıklarını köy meydanında gösterirler, işte şu köyden şunu, şu kasabadan bunu çaldık diye bize anlatırlardı. İş bu kadarla kalsa neyse. Bizi de hırsızlık yapmaya teşvik ederler, çalışan değil, çalan kazanıyor. Siz de çalın, siz de kazanın var mı hırsızlık gibisi derlerdi. Kötüler er geç cezasını bulurmuş. Onlar da geçen yıl hırsızlık yaparken yakalanıp zindana atıldılar. Bir ay sonra ikisi de ölmüş. O günden bu yana çocuk sokakta kaldı. Sokakta yatar kalkar, yaprak, toprak yer, dereden su içer, geçinir gider. Ölsün diye bakarız ama ölmedi işte. Ne yapalım kaderi böyleymiş. “

Bunun üzerine Þehzade Osman: “ Peki çocuğa neden yardım etmediniz? Onun günahı ne? “ diye sormuş. “ Köylü: “ Þehzadem, soy çeker, baba hırsız, ana hırsız olunca çocuk da hırsız olur. Büyüyünce çok kimsenin canını yakar “ deyince Þehzade Osman atından inmiş. Çocuğun yanına gitmiş. “ Canım, senin adın ne? “ diye sormuş. Çocuk: “ Abi, benim adım Ömer. Sen iyi bir abisin. Beni başka köye götürsene. Burayı hiç sevmiyorum. Bu amcalar beni dövüyorlar. Neden bilmem ama kabahat falan yapmıyorum. Hem kabahat bile yapsam dövmemeleri lazım değil mi? Sadece yaptığımın yanlış olduğunu söyleyip beni uyarabilirler “ demiş. Þehzade Osman: “ Haklısın Ömercik her sözünde haklısın. Keşke herkes senin gibi düşünse. Onların seni dövmeleri zavallı olmalarından dolayıdır. Seni başkente götürüp medreselerde okutacağım. Gelecek senin olacak Ömercik “ demiş.

Hindistan’dan beş yıl önce gelerek Yemen’e yerleşen ve Müslümanları birbirine düşman etmek için çalışan Kasandra büyü ve simya ile uğraşırmış. Kasandra bir gün ateş topunda Þehzade Osman’ı görmüş. Daha sonra Þehzade’yi ilgiyle izleyen Kasandra onun hemen zararsız hale getirilmesi gereken zehirli bir yılan olduğunda karar kılmış. Kasandra renkli taşları masanın üstüne çizdiği dairenin içine simetrik bir şekilde yerleştirdikten sonra büyüyü tamamlamış. Þehzade Osman her gün bir santimetre kısalarak gittikçe küçülmeye başlamış ve sonunda parmak kadar kalmış.

Aradan on iki yıl geçmiş. Ömercik ilim tahsil ederek imam olmuş ve bir kasaba camisine tayini çıkmış. Bir gece evinde uyurken rüyasında parmak boyundaki Þehzade’yi görmüş. Þehzade devamlı olarak, Ömercik, kurtar beni… der dururmuş. Sonraki günlerde gittikçe daha sık aynı rüyayı gören İmam Ömer görevini bir arkadaşına bırakarak yıllardır kayıp olan Þehzade’yi aramaya çıkmış. Aylarca köy, kasaba, şehir demeden dolaşmış durmuş. Ama hiçbir zaman umudunu kaybetmemiş, çünkü Þehzade’yi bulacağına inancı tammış. Bu arada büyücü Kasandra’yı tanımış. Kasandra’nın insanı iliklerine kadar titreten bakışlarıyla karşılaşmış. Onun evindeki toplantılara katılmış. Bu toplantılarda en çok da Kasandra’nın yanlışı doğru diye anlatırken Müslüman halkın anlatılanları ağzı açık dinlemesi canını sıkmış.

Þehzade Osman’ı kimliğini bilmeden evlat edinen Ahmet Efendi bir gün akşam namazını camide kılıp evine gelmiş. Cüppesini çıkarırken cebinde Þehzade’yi bulmuş ve ona: “ Oğlum, niye böyle yapıyorsun? Neden cebime giriyorsun? “ diye sormuş. Bunun üzerine Þehzade: “ Baba camiye gitmeyi çok seviyorum. Hem ben de senin cebinde namaz kılıyorum “ deyince, Ahmet Efendi Þehzade’nin cebine girmesine bir daha ses çıkarmamış.

Aden şehrine gelen İmam Ömer öğle namazını camide kılarken yanındaki adamın cebinden incecik bir öksürük sesi geldiğini duymuş. İmam Ömer “ Galiba Þehzade’yi buldum “ diye düşünerek sevinmiş. Namazdan sonra adamın cebinden Þehzade’yi alarak kendi cebine koymuş ve oradan uzaklaşmış. Tenha bir yerde Þehzade’ye durumu anlatmış ve kendisinin Ömercik olduğunu söylemiş. Þehzade bunun üzerine çok duygulanmış ve hıçkırarak ağlamaya başlamış. Daha sonraki günlerde İmam Ömer ile Þehzade olanları tekrar tekrar konuşmuşlar. İmam Ömer bu arada büyücü Kasandra’dan söz etmiş. Kasandra hayranlığının hızla yayıldığını, uzak yerlerden bile Kasandra’nın yanına gelenlerin olduğunu belirtmiş. Þehzade: “ Þu Kasandra’yı bir de ben göreyim. Beni onun evine götür Ömercik “ demiş.

Kasandra’nın evinde İmam Ömer’in cebinden çıkan Þehzade parmaklarının ucuna basa basa odaları dolaşmaya başlamış. Büyü odasında Kasandra’nın tuttuğu notları okuyan Þehzade yıllardır çektiği çilenin sebebinin Kasandra olduğunu anlamış. Masanın üstündeki renkli taşları bahçeye atarak büyüyü bozmuş. Kasandra aynı büyüyü tekrar yapamazmış, çünkü bozulan büyü bir daha tutmazmış. Þehzade ateş topunu da kırmış ve sessizce gelerek İmam Ömer’in cebine girmiş. Kasandra’nın evinden ayrıldıktan sonra Þehzade, İmam Ömer’e büyüyü bozduğunu söylemiş ve bir ata binerek son hızla şehirden kaçmışlar. Þehzade her gün bir santimetre büyüyerek altı ay sonra normal boyuna ulaşmış.

Birkaç ay sonra Þehzade’nin evleneceği haberi ülkenin her yanında duyulmuş. Kasandra da Þehzade’yle aynı gün evlenmeye karar vermiş ve düğün sırasında Þehzade’ye verilmek üzere içi yılan dolu sepet hazırlamış, ama düğün günü bu sepet diğer hediye sepetleriyle karışmış. Þehzade’ye içi gül dolu sepet gönderilmiş. Kasandra, düğün sırasında kendisine gönderilen sepetleri açarken, yılanların sokmasıyla ölmüş. Sonraki yıllarda Þehzade Osman padişah, İmam Ömer de vezir olmuş. Birlikte ülkeyi dirlik, düzenlik içinde yönetmişler.

Yazan: Serdar Yıldırım

SeLMa

Ziyaretçi
Eylül 05, 2009, 02:57:04 ÖÖ
yüregine, kalemine saglik kardesim...ne güzel hikayeler yaziyorsun böyle ..inanki hayranlikla okuyorum..
çok yeteneklisin maasallah...böyle devam edersen ..eminim Allah'in izniyle çok iyi yerlere geleceksin..
Söz veriyorum, bir gün kitabin çikarsa ilk alanlardan olacagim..

Emanetin Allah'a olsun, var ol kardesim..

Bevadih

Ziyaretçi
Eylül 05, 2009, 05:03:17 ÖÖ
Kurgulamalar çok değişik,bazı kısımlar çocuksu nükteler ile süslenmiş,gerçek hayal karışımı sularda yüzen sevimli ,akıcı bir yazım şekli...

Hakikaten çok güzel...Yolunuz açık olsun sevgili Serdar..

MiM

ADMiN
11,903
Eylül 05, 2009, 06:09:03 ÖÖ
evet, selma ablama katılıyorum, gerçekten çok hoş bir hikayeydi. merak ettim acaba sevgili serdar bu hikayeyi bi yerde duymuş veya okumuş muyda da kaleme alıyor yoksa, kendi muhayyilesinden düşünerek mi yazıyor?

her halükarda çok güzel bir hikayeydi... teşekkürler değerli kardeşim.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

Serdar Yýldýrým

Ziyaretçi
Eylül 08, 2009, 12:19:15 ÖS

Hikayelerime mesaj yazmak inceliğini gösteren,
Lepistes: SeLMa, MİM
İnsan Yiyen Bitki: SeLMa, şeyda, Yara Benim
Þehzade Osman: SeLMa, Bevadih, MİM

Adındaki arkadaşlara candan teşekkür ederim. Mesajlarınız benim için, paha biçilmez bir umut kaynağı olmuştur. Mesajların hepsi çok güzel ve teşvik ediciydi. Özellikle SeLMa Ablanın Þehzade Osman isimli hikayeme yazdığı mesaj gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. Yazdığı diğer mesajlar da, yol göstericiydi.

Bevadih, bazı kısımlar çocuksu nükteler ile süslenmiş... demişsin. Doğrudur bu, çünkü ilk hikayelerimi yazmaya başladığım günlerde önce çocukları düşünerek yazdım ama 7'den 77'ye okumayı bilen ve tahsili ne olursa olsun, okurken keyif alabileceği, maceralı hikayeler yazmaya çalıştım.

MİM, bu hikayeler tamamem kendi beynimde oluşturduğum ve daha sonra da yazdığım hikayelerdir. Hikayelerimin özgün olmasına çok dikkat ederim.

Yeni hikayelerde görüşmek üzere sağlıklı ve sevgiyle kalın.

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.110 saniyede 27 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017