Nisâ / 22. Ayet
وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

Geçmiþte olanlar bir yana, babalarýnýzýn nikâhladýðý kadýnlarla evlenmeyin. Þüphesiz bu, çok çirkin bir hayâsýzlýk, Allah'ýn gazabýný celbeden bir günah ve pek iðrenç bir yoldur!

Bir Yılmaz Güney Anısı

Başlatan Serdar Yýldýrým, Mayıs 28, 2010, 09:30:13 ÖS

Serdar Yýldýrým

Ziyaretçi
Mayıs 28, 2010, 09:30:13 ÖS

BİR YILMAZ GÜNEY ANISI

Yıl 1973. Ben 14 yaşındayım. Babam İbrahim Yıldırım, İnegöl Kaşıkçıoğlu İlkokulunda öğretmen. Hükümet Konağı'nın sol tarafındaki Öğretmenler Derneği'ne devamlı gider, gelir. Bazen annem, Serdar, git babanı çağır gel, der. Ben öncelikle Öğretmenler Derneği'ne uğrarım ve babamı orada bulurum. Dernekteki öğretmenlerin çoğu beni tanır ve Yıldırım, buraya gel, diye yanlarına çağırırlardı. Oradaki öğretmenlerin sorduğu sorulara akıllı, uslu öyle cevaplar verirdim ki, bana sevgiyle sarılırlar ve alnımdan öperlerdi.

İşte o günlerden birinde, bir akşam evde oturuyorduk. Babam eve geldi ve duydunuz mu çocuklar, bugün Yılmaz Güney, Öğretmenler Derneği'ne geldi. Film çekmek için gelmiş. Dernekte oturmuş, öğretmenlerle fikir alışverişinde bulunuyordu. Etrafı çok kalabalıktı. Ben uzun bir süre uğraştım ve sonunda başardım: Yılmaz Güney'i gördüm. Daha sonra Yılmaz Güney, Öğretmenler Derneği'nden çıkıp gitti. Sonradan duyduğuma göre, İnegöl Lisesi yolunda yaya kaldırımından yürüyormuş. Yeni Hal'in yanındaki bahçeli kahvenin yanından geçerken, bahçede oturan dört kişinin sözlü tacizine uğramış.

" Þuna bakın Yılmaz Güney değil mi bu? Hani filmlerde vurup kırıyordu. Gelsinde dağıtsın bakalım burayı. "

" Tabi kolay öyle vurup kırmak. Karşında canlı kuklalar yok. Biz hanım evladı mıyız, gelsin bizi dövsün bakalım."

Yılmaz Güney bu sözlere aldırmamış ama adamlar hakaret etmeye başlayınca Yılmaz Güney durmuş ve adamlardan yana dönmüş. Adamlar, Yılmaz Güney'in yanına gelip, vurmaya kalkınca işler değişmiş. Bam, bam, bam, bam. Yılmaz Güney'den dört yumruk ve dört saygısız yerde. Daha sonra Yılmaz Güney istifini bozmadan yürüyüşüne devam etmiş.

Olayı gören bir öğretmenin Öğretmenler Derneği'nde anlattığı bu olayı babam o akşam evde bize anlattı. Ben uzun yıllar boyunca TV'de ne zaman bir Yılmaz Güney filmi seyretsem veya İnternet'te ne zaman O'nun hayat hikayesi ve bir şiirini okusam bu olay aklıma gelir. Hep bu olayı başkalarıyla paylaşmak ihtiyacı hissedip, yükümün hafiflemesini arzu etmişimdir.

Yılmaz Güney, gerçek hayat ile filmi birbirinden ayırt etmesini başarıyordu da, bazı insanlar bunu başaramadıkları için, O'nun sonunu hızlandırdılar. Böylelikle bir yıldız çabucak kayıp gitti aramızdan.

Yazan: Serdar Yıldırım

   

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 28, 2010, 10:07:27 ÖS
keşki hakim sefa mutluyu da tabanca ile vurup öldürmek yerine o inegöllü gençler gibi dövseydi de bir hayata kıymasaydı.
ha bi de şu var: cüneyt arkın ondan bin kat daha fazla aksiyon filminde oynadı, vurdu kırdı... ama kimse ona bulaşmadı, o da kimseye bir zarar vermedi. ölüp gitmiş bir insanın arkasından konuşmak istemem ama, belli ki bir sorun vardı onun yaşam tarzında... yoksa gencecik yaşta niye kendini ölüme doğru hızla koştursundu ki... hiç anlamadım bunu gerçekten.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

SMF 2.1.4 © 2023, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.104 saniyede 26 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017