Nisâ / 16. Ayet
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَح۪يمًا

Ýçinizden iki erkek fuhuþ yaparsa onlarý cezalandýrýn. Eðer tevbe eder, hallerini düzeltirlerse artýk onlara ceza vermekten vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri çokça kabul eden, çok çok merhamet edendir.

HADİSLER İTİKADİ KONULARDA DELİL OLABİLİRMİ?

Başlatan halukgta, Ocak 21, 2010, 10:36:23 ÖÖ

halukgta

Ziyaretçi
   Hadislerin itikadi konularda neden delil olamayacağını hadis dalındaki araştırmaların sonuçlarından yola çıkarak ortaya koyan bir derleme.

1. Hadis nedir:

•   Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere ‘içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali olan metinler.’ gözü ile bakılmalıdır.

2. Hadisler Zannidir:
Sebepleri:

1. Hadisler Kuran gibi Allah’ın koruması altında değildirler. Bu da hadisleri, şeytanın, nefsin, İslam düşmanlarının, dikkatsizliklerin, yanılmaların, iyi niyetli uydurmaların ve benzeri şeylerin etkisine açık bırakıyor.

2. Hadisleri ve onları rivayet eden kişileri değerlendiren hadis ''limleri masum değildirler, hatadan uzak değildirler. Bu ''limlerin hiçbirine vahiy gelmiyor, yaptıkları yanlışlar vahiyle düzeltilmiyordu. Dolayısıyla gösterdikleri çabalardan tam inanç elde edilemez. İnsanlar, daha Peygamber hayattayken, onun bir sözü söyleyip söylemediği, söylemişse şöylece bir anlama gelip gelmediği hususunda ihtilafa düşmüşlerdir.

Alimlerin yanılgılarının değişik şekilleri olabilir: örn.: hadisleri nakleden ravileri yanlış değerlendirmiş olabilirler. Güvenilir olmayan kişiler, -kusurları bilinmediğinden, tespit edilemediğinden, saklı kaldığından- güvenilir kabul edilmiş olabilir, ''limler ravilere aldanmış olabilirler. (Peygamberimiz de ‘siz beni aldatabilirsiniz’ diyordu), çünkü insanların iç hallerini bilmek çok zor, ravi münafık olabilir (her şeyi bilen Allah’tır, peygamberimiz de kendi çevresindeki münafıkları bilmiyordu)

Bir hadis ''liminin zayıf saymadığı bir raviyi veya hadisi, diğer bir hadis ''liminin zayıf sayması daima ihtimal d''hilindedir. Muhaddisler Buharinin 80 ravisini zayıf görmüşlerdir. Gerçekte bu sorun çok çetin bir sorundur. İnsanların iç hallerini bilmek mümkün değildir. Açık hatalar görülür ama gizlide yapılanlar bilinmez.

Cerh ve tadil ''limlerinin önde gelenlerinden olan Abdurrahman ibn Mehdiye göre güvenilir olan nice raviler vardır ki, Yahya b. Said el Kattan’a göre güvenilir değildirler. Oysa ravi tenkidinin temel danışma odakları bu iki şahıstır.

Örnek: Hakkında çelişkili hüküm verilenlerin en bariz örneklerinden biri de İkrimedir. Sahabe İbn Abbas’ın kölesi olan İkrime bazı hadis ''limleri tarafından yalancılık ve Harici görüşler benimsemekle, yöneticilerin ödüllerini kabul etmekle suçlanmış ve yalanından birçok örnek anlatılmıştır.

Mesela Tabiinden(sahabe sonrası nesil) Said b. Müseyyeb kölesi Bürde: ‘İkrime’nin İbn Abbas’ın üstüne yalan atması gibi sen de benim üstüme yalanlar atma’ dediği anlatılır. Bu zat İkrime’nin birçok hadisini yalanlamıştır.

Kasım da:’İkrime yalancıdır. Sabahleyin bir hadis söyler, akşamleyin onun tersini söyler.’ demiştir.

Bunların yanında İkrime’yi güvenilir, sağlam görenler de vardır. Taberi ona tam güvenmiş, tefsirini ve tarih kitabını onun aktardığı hadislerle doldurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main gibi hadisçiler de İkrime’yi sağlam görmüşlerdir.

Bundan dolayı Buhari onun sağlamlık tarafını yeğliyerek ondan bir çok hadis rivayet etmiştir. Müslim ise onun yalancılık tarafını daha kuvvetli bulmuş ve bir tek hadis dışında ondan hadis almamıştır. Hac konusunda ondan aldığı hadisi de Said b. Cübeyr’den yaptığı rivayetle desteklemiştir.

Bu örneklerden olayın sübjektifliği, zanniliği ortaya çıkıyor.

3. Hadisleri rivayet eden kişiler(raviler) güvenilir de olsalar masum değildirler ve dolayısıyla yanılabilirler, hata yapabilirler, hadisi yanlış anlayabilirler, maksadının dışında anlayabilirler, unutabilirler, eksik, yanlış veya fazlalıkla rivayet edebilirler.

4. Raviler iyi niyetle hadis uydurmuş olabilirler, ki tarihte böyle hadislerin de uydurulduğu tespit edilmiştir. İmam Müslim Cerh alimi Yahya b. Said el Kattan’ın şu ifadesini rivayet eder:’Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik.’(Müslim, Sahih, (Mukaddime), C. I, S. 13) Bu noktadan bakıldığında da hadisin gerçekten iyi niyetle uydurulmadığının garantisinin verilemeyeceği ortaya çıkıyor, velev ki ravi bunu itiraf etsin.

5. Hadislerin söylendiği ortam, zaman ve zemin, muhatabın kimliği gibi şartlar da (sebebi vürud) önemlidir. Hadis kaynaklarında genelde bu bilgiler bulunmuyor. H''lbuki bağlamından(Zusammenhang) kopartılan hiçbir söz yanlış anlaşılma riskinden muaf değildir. Resul ‘karnınıza taş bağlayın’ demiştir. İçinde bulunduğu şartları düşünmeden bunu yaparsanız anlamsız bir hareket olur.

6. Hadisler Peygamberimizin vefatından çok sonraları yazıya geçirilmiştir. Bu zaman zarfında (150-200 sene boyunca) kulaktan kulağa ağızdan ağıza dolaşmışlardır. Bu kadar süre geçince bir sözü tam eksiksiz nakletmek, değişikliğe uğramadan nakletmek her zaman mümkün olmayabilir.

7. Yine hadis ''limlerinin ittifakla bildirdiklerine göre, hadislerin kelimeleri /lafızları Peygambere ait olmayıp, sadece Peygambere ait manaları hadis ravileri tarafından lafızlandırılmış şeklidir, yani kendi kelimeleriyle, ifadeleriyle aktarmışlar. Raviler o sözü, kendi anladıkları biçimde ve kendi sözleriyle anlatmışlardır. İkinci duyan da aynı ölçü ile hareket ederse, Peygamberin sözünün 200 yıl sonrasına kadar ne derece tam onun söylediği biçimde gitmiş olur? Bundan dolayı peygamberden nakledilen sözler arasına bilerek veya bilmeyerek pek çok başka sözler ve düşünceler karışmış olabilir. Bu hiç bir hadisin tam olarak ve aslına uygun olarak gelmediği anlamına gelmez. Söylenmek istenen nesilden nesile yapılan manaca sözlü aktarımlar hadislerin anlamlarını değişik şekillere dönüştürebiliyor. Bu da hadislerin zanni oluşuna delalet ediyor.

Onun için Süfyan Sevri: ‘ Eğer size anlattıklarımı kalıp olarak anlatsam, bir tek hadis bile anlatamam’ demiştir.
Kendi naklettiği hadislerin Mervan’ın emri ile yazıya aktarıldığını duyan sahabeden Zeyd b. Sabit: ‘Ne biliyorsunuz, belki size söylediğim şey, benim anlattığım gibi değildir.’ der ve kızar.
3. Yapılan hadis tanımının doğru olduğunu gösteren sahabeye kadar dayandırılan örnekler vardır:

   Ebu Amr eş Þeybani anlatıyor:’ İbn. Mesud’un yanında bir yıl kaldım. Hadis rivayet ederken ‘Peygamber buyurdu’ demezdi. Eğer bu ifadeyi kullanırsa O’nu bir titreme alırdı ve ‘Peygamber böyle veya bu mealde buyurdu’ derdi.
Bu rivayetten İ. Mesudun hadis rivayeti konusunda ne kadar titiz ve dikkatli olduğu ortaya çıkıyor. İ. Mesud’un sahabe yani peygamberin sözlerini bizzat dinlediği unutulmamalı. O bile ‘peygamber sözü’ demiyorsa ondan sonra gelenler acaba nasıl bir titizlik göstermeleri gerekir. (Tevhid ve Değişim, C. Vatandaş, S. 86)

   İbn Ebi Leyla’nın ‘Zeyd b. Erkam’ın yanına gidip de bize hadis rivayet etmesini istediğimizde ‘Artık biz yaşlandık ve unuttuk. Resulden hadis rivayet etmek çok güç bir iştir.’ cevabını alırdık’ sözleri de bu anlatılan sahabenin de konuyla ilgili tavrını gösteriyor. (a.g.e., s. 87)

   Hadis yazmayı hoş karşılamayan İ. Abbas’ın sadece 20 civarında hadis rivayet etmesine karşılık, fetvalarının ciltlerce kitap doldurması ve bu nedenle miras olarak bir hayvan yükü kitap bırakmış olması da anlamlıdır.

   Tabiinin büyüklerinden olan İbrahim en Nehai (Ebu Hanifenin hocasıdır) sadece bir hadis rivayet eder ve bunun üzerine ‘Hz. Peygamberden bundan başka hadis ezberlemedin mi?’ diyenlere, ‘Evet ezberledim. Ama ‘Abdullah şöyle dedi’ ‘Alkame böyle dedi’ demek bana daha sevimli geliyor’ cevabını verir.

   Başka bir tabiin büyüğü olan Þabi: ‘Hadisi Hz. Peygamberden başkasına nispet, bana daha sevimlidir. Eğer hadiste noksanlık veya fazlalık olursa Hz. Peygamber’den başkasına ait olmuş olacaktır diyerek, konunun esasını açıklar.

4. Hadisler Toptan Reddedilemez:
Resulullahın, Allah’ın ortağı olmadığına inanarak, akıllıca davranıp hadisleri ne toptan reddetmek, ne de toptan doğru kabul etmeliyiz. Zaten bu işle ilgilenen imamlar da böyle yapmışlardır. Biz kolaycılığa kaçmamalıyız. Toptan kabul de toptan reddedicilik de kolaycılıktır. Bunun için bize intikal eden rivayetleri çok iyi bir süzgeçten geçirmemiz gerekir. Kur’an ışığında ne denli sağlam olduğuna bakmalıyız. Bu işte yanılabiliriz de. Bizden öncekiler de yanılmışlardır. Yanılmayan yalnız ALLAH’TIR.

Bir çuvalda çürük bir patates var diye bütün çuval atılmaz, ayıklanır. Aynısını biz de yapmak zorundayız, çünkü aklen de bütün hadislerin uydurma olması mümkün değil.
Güvenilir de olsa, hiç bir ravinin hataya düşmekten korunmuş (masum) olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Kişi rivayeti olan sözler inanç temeli yapılamaz. Çünkü kişinin iç dünyasını bilmek çok zor. Aslında şu ayet her şeyi çok daha iyi anlatıyor.

(İsra sur. 84.ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.) SAYGILARIMLA



NOT: Bu yazı Kuran İslam ı.com sitesinden alıntıdır

NeFeR

Ziyaretçi
her zamanki gibi...
bu arkadaşın söylediklerini ben size tercüme edeyim.
"siz sadece kur'anda olana itibar edin. peygamber her ne söylerse söylesin,
sakın ve zinhar kaale almayın. hele hele sünnet diye bir hassasiyetiniz falan olmamalı...

ben bu arkadaşımıza haksızlık etmek istemem hiç bir zaman ama ne garip tecellidir,
isl''ma vurmak isteyen nice f''sık, facir ve içleri kapkara olan ama suret-i haktan gözüküp
müslümanlara akıl satmaya tevessül eden cümle farmasonların ilk vurmağa çalıştıkları hedef
sünnettir ne hikmetse.

çünkü sünnet isl''mın tecessüm etmiş yüzüdür... sünnetsiz bir müslüman ile marsilya
sokaklarında arz-ı endam eden bir fransız arasında hiçbir görünüm ve yaşam farkı yoktur çünkü...
amaçları zaten bu milleti böyle herzel bir duruma dönüştürmektir, bunun en müessir yolu da elbet
sünneti katletmek, değersiz kılmak, gözden düşürmek ve müslümanlar ile onlara rehberlik eden
peygamberleri arasındaki bağı koparmaktır. çünkü o sizin başınızdır ve başınız koptuğu gün siz
sadece boş bir çuval gibi iskelete dönersiniz.

ve bu zalimler sanki sünnetin kur'ana karşı bir yaşam biçimi olduğunu demeye getiriyorlar...
aslında onun kur'andan istinbat ettiğini, ve gerçek kur'an ahlakını ancak sünnete riayet
ederek hayata geçirebileceğinizi gizlemeye unutturmaya çalışıyorlar...
*****
sanki sevgili efendimizin mübarek ve mücella yaşamı kur'ana aykırıymış gibi, onun hayatına, sözlerine değer verilmesinin fuzuli olduğunu söylemek istiyorlar. peki bay kur'an müslümanı sana bir soru: madem bütünüyle herşey bütün ayrıntılarıyla kur'anda mevcuttu da niye alemlerin efendisinden o kadar fıkhi hükümler içeren hadisler s''dır oldu? aslında o hükümlerde kur'an kaynaklıdır, sevgili efendimizin bütün sözleri de, hükümleri de ve hayatının tamamı -öyle ki, dünyayı şereflendirdiği andan vefatına kadar aldığı her nefeste- da, Rabb-i Teal'''nın azim iradesi mevcuttur. Rabbi Teal'' sair insanlara yaşam ve hareketlerinde cüz'i bir irade, hareket serbestisi, yaşam özgürlüğü tanımıştır, ama bu peygamberler için söz konusu değildir. onlar attıkları her adımda, söyledikleri her söz de 'O'nun onayı vardır.

Peki bay çok akıllı müslüman, size bişey daha sorayım. salt kur'an ayetleri madem bu kadar anlaşılır idi, her yönüyle anlaşılması bu kadar basit idi, iyi de bu kadar tefsirler niye yazıldı. niye açıklanması icap etti? hemi de bugüne kadar alem-i islam'ın gelmiş geçmiş en büyük alimleri tarafından ve binlerce ciltlik... söyle niye açıklanma gereği duyuldu bu kadar... yoksa, ibn-i kesirler, raziler, seyyid kutublar, elmalılı hamdiler çok cahil adamlar mıydı? ve şayet o muhteşem tefsir eserlerinin bir çoğunda ayetlerin kısm-i azamisinin açıklamasında peygamber efendimizin hadislerinin ve mübarek hayatlarının rolü olmamış mıdır sizce?

yok, ne söylesek boş. siz yine bildiğinizi okuyacak, man''larını bile idrakten mahrum olduğunuz nice ayetleri sıralayacak ve güya bize cevaplar yazacaksınız. hani arapların bir atasözü var: "Kellim kellim l'' yenf''" demişler, yani, "söyle söyle boşuna"

işte sizi sitelerden bu yüzden banlıyorlar. çünkü hep anlaşılmak istiyorsunuz da, karşıdakileri hiç anlamak istemiyorsunuz. çünkü onları sürekli cahil yerine koyuyorsunuz. yoksa her ne şart altında olursa olsun, siz bildiğinizi okumak, amaçladığınız hedeflere varmak zorunda mı hissediyorsunuz kendinizi? sünnetten uzak bir hayat, peygamberden kopuk bir isl''m ve dini hayat!

tıpkı bugünkü hristiyanlar gibi... yok adamım, bu kitabın koruyucusu da allah'dır, dininin koruyucusu da... efendilerine söyle, "kanmıyorlar bi türlü, hedeflerimize varamıyoruz, olmuyor, olamıyor, allah'ın koruduğu bir kale içine sızamıyorum, sızamıyoruz" de...
*****
bre zalimler, bre hain ve alçaklar... f''sık ve facirler! defolun, kaybolun buralardan...
siz ne derseniz deyin, ne kadar gayret ederseniz edin bu asil milletin peygamber sevgisini
asla baltalamıyacaksınız, onu onların asil sinesinden asla kaldırıp attıramayacaksınız.

*****

simay

Ziyaretçi
YA ALLAH RIZASI İÇİN FUSSİLETTEN BEN ÇOK YARARLI YAZILAR OKUYORDUM .BU SİTENİN YÖNETİCİLERİNİ TANIMIYORUM ALLAH AÞKINA YOKMU ÞU SÜNNET DÜÞMANINI DURDURACAK BİR DELİKANLI MÜSLÜMAN YAÞUNA MÜSADE ETMEYİN ALLAH'NIZI SEVERSENİZ SOKMAYIN EVİNİZE ÞUNLARI KAPATIN KAPILARI BU UÐURSUZLARA KARDEÞİM

NeFeR

Ziyaretçi
Alıntı yapılan: simay - Ocak 22, 2010, 01:09:51 ÖÖ
YA ALLAH RIZASI İÇİN FUSSİLETTEN BEN ÇOK YARARLI YAZILAR OKUYORDUM .BU SİTENİN YÖNETİCİLERİNİ TANIMIYORUM ALLAH AÞKINA YOKMU ÞU SÜNNET DÜÞMANINI DURDURACAK BİR DELİKANLI MÜSLÜMAN YAÞUNA MÜSADE ETMEYİN ALLAH'NIZI SEVERSENİZ SOKMAYIN EVİNİZE ÞUNLARI KAPATIN KAPILARI BU UÐURSUZLARA KARDEÞİM

yok kardeş, yok...
bilir misiniz... topal timur iranı fethetmişti. duydu ki, büyük şair firdevs asırlar önce şöyle bir beyt yazmış: "iran illeri hiçbir zaman düşman çizmesi altında çiğnenmeyecektir!"

bunu duyan topal timur büyük şair'in kabrine gider ve büyük bir gururla, kibirle seslenir:

-ey firdevs! kalk ve iran illerinin çizmelerim altında nasıl çiğnendiğini gör!

sonra timur, firdevsinin kabri başında bulunan onun büyük eseri şehn''me'nin yapraklarını çevirmeye başlar... ki, birden kanının donduğunu hisseder! çünkü tevafuken açtığı bir sayfada şu beyt vardır:

"iran illerinin kahramanları ölünce, bu topraklarda topal tilkilerin avlandığını görürsün!"

simay

Ziyaretçi
YAPMA NEFER  ÞİMDİ BU ADAMIN BU SİTEDE YAZMAYA DEVAM ETMESİNE İZİN Mİ VERİLECEK. YA OLAMAZ BEN İNTERNETTE DE GÜNLÜK YAÞANTIM DA DA BÖYLE BİR SÜRÜ SAPIKLAR MÜRTED ADAMLAR GÖRDÜM AMA BU ADAMA  TAKTIM YA ALLAH RIZASI İÇİN BUÐZ EDİYORUM VARMI ÖTESİ ÞİMDİ HALUKGTA MISIN NESİN SEN OKU BUNDAN SONRASINI:

YYA KARDEÞİM BEN SENİN O KÜÇÜK KAFANLA KURAN_I KERİM-İ AÇIKLAMANA MI NASIL YORUMLADIÐINA MI BAKAYIM ASIRLARDIR BİR CÜMLE İÇTAHAD ÖNDERLERİNİN DEV MÜÇTEHİDLERİN AÇIKLAMALARINA MI İNANAYIM.SEN KİM OLUYOSUN YA RESULLAH ' I İNKAR EDİYOSUN ONUN SÜNNETİNİ İNKAR ONU İNKARDIR ONU İNKAR ALLAH'I İNKARDIR. İSTEDİÐİN KADAR OKU KURANI YAZ BİZE SAYFALAR DOLUSU AYET NE YE YARAR? ALLAH'IN HABİBİNE DİL UZATMA O DİLİN UZAR UZAR SENİ BOÐAR .BU YAZIMA KIZAN YÖNETİCİLER BU SİTEDE BANA YASAK KOYABİLİR  YETERKİ ALLAH'IN HUZURUNA ÇIKTIÐIMDA HABİBİNE YAPILAN BU HAKARETLER NİYE DUYARSIZ KALDIN DİYE SORULMASIN-

simay

Ziyaretçi
sevgili yönetim ve değerli nefer ve sayın hocalarım(fussilettrki hocalar) Ben internete şunu şurası 1-1.5 yıldır hoşbeşim.Fazla okumuş ve çok ilimli bir insan da hiç değilim bu yazımı okurmusunuz onu da bilemem ama forumun kurallarında sanırım globel bir forum oluşundan dolayı her fikir den insan burada fikirlerini özgürce yazabiliyor.(çok iyi bilmiyorum ama zannedersem öyle ) İnanın ben ateist bir çok insanın bile böyle forumlarda tartışarak gerçeklere kalbi açılıp hidayet bulduğunada şahit oldum.yurdışına da çıkan bir insan olarak çeşit çeşit insan tanıdım.(Özellikle Suudi Arabistanda bu tip adam lara çok rastladık benim evimin yan tarafı cami ve imam la karısıda bu halukgta denen adamın mezhebinden ler bunların bi adı var tam bilmiyorum ama siz beni ister atın ister banlayın kardeşim nedenini ben de anlamadım bu adama ayar oldum yaaa   İster bana kaba deyin ister argo sanki yılların hıncını bu adamdan çıkarmak istiyorum ağzıma daha çok şey geliyo  da SİZE OLAN SAYGIM VE SEVGİMDE N DEÐERLİ YÖNETİM BUNLARI SÖYLEMİCEM HA SON BİÞEY ADAM RESULLULLAH ALLAH DÜÞMANI YAAAAA

simay

Ziyaretçi
 İYİ GECELER

simay

Ziyaretçi
Hatırımıza düştün hatırına düşür bizi Sevdik seni, sevindir bizi Uzaktayız yakınına vardır bizi; yandık pınarına kandır bizi Sıcak yaz günlerinde yaş dalların titreyişi gibi yandır bizi serin kuyulardan; koyu gecenin yıldızlarına karşı uyandır bizi derin uykulardan Gözyaşı değil nice demdir gözümüzden akan; belki eriyip biten ruhumuzdur damlayan! Gül sözleri edelim çok çok, ve gonca sükutu az az Gül düşleri görelim gül gecelerinde, Gül’ün aşkını derelim gül hecelerinde Gözü sürmeli ile ağlayanın arasına gül serpelim, güle yeminler edip Gönülleri yıkayalım gül suyuyla Gönüldendir şikayet kimseden fery''dımız yoktur

Gönlüm ki Gül’e hasret… Üçüncü halin imkansızlığında… Ve kozanın amansız yırtılışında…

Cevher Gül’e düştü, mıknatıs bana, güzellik Gül’e, sevgi bana… Güzeller güzelleri severmiş ve sadıklar sadıkları… Güzelliğimi arttır benim Gül’üm, ve arındır ayrık güzelliklerden sevgilerimi… Senden yüzüne bakma lezzetini isterim ve titrerim vefadan sonra ayrılığına düşme dehşetiyle Genişlet sana indirilene yaslanmakta sinemi, ve sade kıl sensiz düşüncelerden gönül ayinemi Bir yankı ol, ses kat sesime; bir nazar kıl can ver nefesime Düşümde ya hayalde gel, bitirdi gerçek beni; geldir bizi her halde gel ya yanına çek beni! Gel Efendim! Sen gelmeyince hatıra bilsen neler gelir!

Gönül ki Gül’e hasret…

Güzellik kendisine sıfat değil ad olan… Gül olmayınca bahçeler berbad olan…

Bakışındandır başlangıcı bütün hadiselerin; ve en büyük yangın aşkının bir kıvılcımından… Dönüyorsa gökler bir yüzük halkasınca, ve dönmedeyse içinde ne varsa, kaşındandır yüzüğün, inci tanesi kaşından… İyi hal de hatırlatıyor seni bize, kötü hal de; korktuğumuzda da sevgin var içimizde, umduğumuzda da… Gözyaşlarımız gözbebeklerimizi boğazlıyor sensiz, duru şaraplar içinde zehirler yutuyoruz… Gökkuşaklarını toprağa gömenler de, nurunu ağızlarında söndürmek isteyenler de senden öte sınavlarda değiller aslında Nefis kendini içine üflemekte daim Gülü kendi sesinde solduranların seni beklemekle geçecektir yüzyıllar süren ömürleri Ah bir bilseler! H''b-ı gaflette geçen ömrümü rü’y'' gördüm

Gönüller ki Gül’e hasret…

Gönül ki kana boyandı, ve Gül’ün aşkına yandı…

***

Aşk, bir Gül’ün adıydı… İmdat ki seven unuttu, vefa yine sevgiliye düştü! Gel ey, unutma bizi!… Seni bir seven aşkına sev hepimizi! Kararlıyım bu gece, bütün varlığımla seni öveceğim… Seni sevdiğim gibiİskender Pala

NeFeR

Ziyaretçi
eyvallah sevgili simay, yüreğine sağlık ablacım.
merak etmeyin, bu konu halledilecektir bi iznillah...

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.130 saniyede 24 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017