Bakara / 185. Ayet
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Orucun farz kýlýndýðý ramazan ayý, insanlara hidâyet rehberi olup onlara doðru yolu gösteren ve hakký bâtýldan ayýrýcý en açýk delilleri ihtiva eden Kur'an'ýn indirildiði aydýr. Ýþte bu sebeple içinizden ramazan ayýna eriþen orucunu tutsun. Ancak hasta veya yolcu olup da oruç tutamayan kimse, tutamadýðý oruçlarý baþka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylýk diler, fakat zorluk dilemez. Bütün bunlar sayýyý tamamlamanýz, size doðru yolu gösterdiði için Allah'ýn yüceliðini tanýmanýz ve O'na þükretmeniz içindir.

Başka Dua Bilmez misin?

Başlatan can rüba, Kasım 03, 2009, 05:00:30 ÖS

can rüba

Ziyaretçi
Kasım 03, 2009, 05:00:30 ÖS
Bir şahıs, Harem-i Þerîfin kapısında,
"Ey doğrulara yardım eden, haramlardan kaçınanları koruyan All''hım!.." diyerek hep aynı du''yı okuyordu.
Ona, Sen başka du'' bilmez misin? dediler.

O şöyle açıkladı, bu du''yı tekrar etme sebebini:
Ben Beyt-i Þerîfi tav''f ederken ayağıma takılan bir şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan bir kese.

Þeytanımla îm''nım müc''deleye tutuştular.
Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar dedi şeytanım.
Îm''nım ise, Bu haramdır, boşuna saklama; sahibini bul, teslim et! dedi.

Ben böyle müc''dele içinde iken, birinin sesi duyuldu:
Burada, içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise getirsin, ona otuz altın müjde vereyim! Bin haramdan otuz hel''l hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim.
O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken, bir Arap kölenin bu paraya satıldığını görünce, hemen satın aldım.

Bir müddet sonra bu kölenin yanına bir kısım Araplar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleden ne konuştuklarını sordum.
Saklamayıp aynen anlattı: Ben Mağrip sult''nının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti. Beni de esir alıp buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın alıp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evl''dın gibi baktın. Bundan dolayı memnun kaldım. Bunlar beni satın alacaklar; sakın az altına r''zı olma, elli bin altına sat beni.

Dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar alıp Bağdata gittim. Orada açtığım dükk''nda mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip, Meşhur bir tüccar dostum vef''t etti, ay gibi güzel kızcağızı yalnız kaldı. Gel bunu sana alalım dedi. Ben de kabul ettim. Kızın, çeyiz olarak getirdiği birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken, birinde dokuz yüz yetmiş altın yazılı idi. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dediki:
Babam bu keseyi Harem-i Þerifte kaybetmiş. Bulan bir hel''lz''de keseyi i''de edince, otuz altını ona müjde olarak vermiş, ondan geriye kalanlardır bu kesedeki altınlar. Bunun üzerine ben All''ha hamd ve şükürlerde bulundum; bunlar hep doğruluğun, iyiliğin bereketi, diyerek h''diseyi kızcağıza anlattım. Sürur ve sa''detimiz daha da perçinlenmiş oldu!..
(Nev''dir-i Süheylî, Sayfa: 280-81)

SMF 2.1.3 © 2022, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.089 saniyede 25 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017