Bakara / 185. Ayet
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Orucun farz kýlýndýðý ramazan ayý, insanlara hidâyet rehberi olup onlara doðru yolu gösteren ve hakký bâtýldan ayýrýcý en açýk delilleri ihtiva eden Kur'an'ýn indirildiði aydýr. Ýþte bu sebeple içinizden ramazan ayýna eriþen orucunu tutsun. Ancak hasta veya yolcu olup da oruç tutamayan kimse, tutamadýðý oruçlarý baþka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylýk diler, fakat zorluk dilemez. Bütün bunlar sayýyý tamamlamanýz, size doðru yolu gösterdiði için Allah'ýn yüceliðini tanýmanýz ve O'na þükretmeniz içindir.

Bela ve Musibetler

Başlatan DAMRAM, Haziran 28, 2009, 12:43:47 ÖÖ

« önceki - sonraki »

DAMRAM


Bela ve Musibetler



Makaleler
Cen''b-ı Hakk bu ''lemi kendisini tanıtmak için yarattığına göre, bu dünya hayatında hiç hastalık ve musibet olmasaydı, Allah’ı tanımamız yine gerçekleşmez miydi? O halde, böyle bir takdirin hikmeti nedir?
Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya bulunur. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar. İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileridir. Bunlarla insan, sabır, tevekkül, teslim, rıza imtihanına tabi tutulur. 
--------------------------------------------------------------------------------

Allah’ın yarattığı kullarını niçin cehenneme atıyor veya musibetlere maruz bırakıyor ?
İtaat edenlere mükafat verememek gibi, isyan edenleri cezasız bırakmak da padişahın izzetine yakışmaz; her ikisi de acizlik ve zaaf ifadesidir. Cenab-ı Hak bu gibi noksanlıklardan münezzehtir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Deprem gibi afetler bir tesadüf mü, yoksa kaderimiz midir?
Kainattaki her olay gibi deprem de Allah tarafından bilinmekte ve icra edilmektedir Ne zaman ve nerede deprem olacak, nasıl olacak, neticesinde kimler ölecek, kimler kurtulacak bütün bu unsurlar, bütün ayrıntılarıyla kaderde mevcuttur. 
--------------------------------------------------------------------------------

Musibetlerin Allah’ın kahrının tecellisi olduğu söyleniyor. Her musibet için bunu söylemek mümkün müdür?
Her musibet kahır değildir; her musibeti, her hastalığı yahut her felaketi mutlaka bir kahır tecellisi olarak görmemek l''zım. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyruluyor: “Bel''ların en büyüğü peygamberlere, sonra evliyaya, sonra diğer has kullara gelir.” 
--------------------------------------------------------------------------------

Bu asrın bu kadar isyanlarına rağmen, niçin hel''k olmuyoruz?
Peygamber Efendimizin (asm.), ümmet-i Muhammed’in hel''k olmaması mevzuunda pek çok yalvarış ve yakarışları olmuştu. Bunu Sahabe-i Kiram’a şöyle anlatıyor: “Ben, Rabbimden, benim ümmetimi hel''k etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: ‘Onların hel''ki kendi aralarında olacaktır. Günah işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.’ Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.” 
--------------------------------------------------------------------------------

Allah’ın kahır tecellilerindeki hikmet nedir?
Bir sultanın sağında lütuf ve merhamet ve solunda kahır ve terbiye l''zımdır. Mük''fat, merhametin iktizasıdır. Terbiye de ceza vermeyi gerektirir. Mük''fat ve mücazat menzilleri ahirettir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Bela ve musibetleri nasıl değerlendirmemiz gerekir?
Allah Resûlünün (asm.) en mükemmel m''n''da gerçekleştirdiği kulluk vazifelerinden biri de sabırdır. O (asm.) sabır imtihanını da hicretlerle, harplerle, nice musibet ve sıkıntılarla en ilere m''n''da kazanmıştır. “İbadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticak''rane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp h''lis bir ubudiyet yapar. 
--------------------------------------------------------------------------------

Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
Bu soruya iki şekilde cevap vermek mümkündür: 1- Allah mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Kimse Ona karışamaz ve Onun îc''dına müd''hale edemez. 2- Cen''b-ı Allah, bazen insanın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pek çok şey verir. Ayağını almakla o kimseye aczini, zaafını, fakrını hissettirir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Þeytan ve şerler niçin yaratıldı?
Hemen ifade edelim ki, şerrin yaratılması şer değildir; şerri işlemek şerdir. Çünkü Allah bir şeyi şer olsun diye yaratmıyor. Hayır olsun diye yaratıyor. Allahın hayır olarak yarattığı şeyleri de bizler hakkımızda şerre çeviririz. Mesela, Þeytan ateşten yatılmıştır ve bu konuda en güzel örnek de ateştir. Ateşin yaratılması şer değildir, ancak ona dokunmak şerdir. İnsan ateşi muhafaza altına alırsa ondan faydalanır; aksi halde zarar görür. 
--------------------------------------------------------------------------------

Þu anda, toplumda bulunan huzursuzluk ve sıkıntıların gerçek sebebi nedir?
Küfür ve ink''rın cemiyetimizin manevî bünyesini tahrip etmesinin, bir çok şüphe, tereddüt, hurafe ve safsataların kalplerde ve zihinlerde yer etmesinin en önemli sebebi hidayet güneşi olan Kur’anın ve peygamberimizin feyzinden yeterli ölçüde istifade edilememesidir. 
--------------------------------------------------------------------------------

İnsan hürriyetini sınırlandırmak, insana bir sıkıntı ve azap değil midir?
Bir balık, deniz içinde dilediği yöne gidebilir. Ama onun bu hürriyeti, deniz ile sınırlıdır. Ondan dışarı çıkması yasaklanmıştır. Karalar, ormanlar onun için yasak bölge. Tilkilerle, aslanlarla arkadaşlık etmesi, sanki, haram kılınmış. O, denizde yaşayacak ve ömrünü diğer balıklarla geçirecektir. Bu hürriyet kısıtlaması onun zararına değil faydasınadır. 
--------------------------------------------------------------------------------

Bu dünyada uğranılan haksızlıklara; bu dünyada mı mücadele edilmeli ve nereye kadar mücadele edilmeli. Yoksa ahirette mi o insanlardan şikayetçi olup hakkını helal etmemeli?
İnsan başkasına haksızlık yapmaktan sakınacağı gibi, başkalarını haksızlık yapmaktan da alıkoymağa çalışmalıdır. Bu bir görevdir. Þu var ki, kendimize yahut bir başkasına yapılan haksızlığı giderme konusunda bazı İslamî ölçüler vardır. Bunlara uyulması gerekir. Mesela, bir kötülük, bir haksızlık görüldüğünde onun el ile, olmazsa dil ile önlenmesi, o da olmazsa kalben o işe karşı olmakla mukabele edilmesi Peygamberimizin bir emridir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Zulmün Doğurduğu Soru
Sızlayan her vicdan, düşünen her akıl, yaralanan her kalp ve yaşaran her göz soruyor; “Ne yapabiliriz?” diye. İsrail zulmünün inanan insanların iç alemlerine bütün ağırlığıyla yerleştirdiği dehşetli bir sorudur bu. Haklı öfkesini söndürmek için silaha sarılmak ve cepheye koşmak isteyenlerin karşısına bir başka soru çıkıyor: Bombalara karşı sapan taşlarıyla, tanklara karşı sopalarla nasıl karşı koyabiliriz? Coşan hamiyet duygusu bu haklı soruyu düşünmek bile istemiyor ve “Olsun, yine de bir şeyler yapmamız lazım.” diyor. Biz de aynı kanaatteyiz. Bir şeyler yapmamız lazım; ama çok düşünerek ve ileriye dönük planlar yaparak bir şeyler yapmamız lazım, hatta çok şeyler yapmamız lazım. 
--------------------------------------------------------------------------------

Neden deprem, savaş, veba vb. musibetler çoğunlukla Müslümanların başına geliyor ?
Bela ve musibetlerin daha çok Müslümanların başına gelmesinin nedeni ise, bu dünyada yapmış oldukları hataların ve işlemiş oldukları cezaların karşılığını çekip, haşir meydanına bırakılmamasıdır. Çünkü büyük hatalar ve cinayetler büyük mahkemelere, küçük cezalar küçük merkezlerde verildiği gibi, günahı az olan iman ehlinin hataları bu dünyada çeşitli bela ve musibetlerle temizlenmekte, büyük mahkeme olan haşir meydanına bırakılmamaktadır. Ancak hataları büyük olan küfür ehlinin cezalarına, bu dünyanın bela ve musibetleri az geleceğinden büyük mahkemeye, ebedi ceza yurdu olan cehenneme ertelenmektedir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Musibetlerin günahlara keffaret olduğu söyleniyor. Peki musibetlerde mahsum ve günahsız insanlar da zarar görebiliyor. Bunu nasıl açıklarsınız ?
Eğer musibetlerde ve zulümlerde iyiler kurtulup sadece kötüler zarar görseydi, imtihan sırrı kaybolurdu. Kötüler de iyi olmak zorunda kalırlardı. Böylece Ebubekir (ra.) ruhlu insanlar ile Ebucehil ruhlu insanlar aynı seviyede kalırdı. Bu açıdan bazen hiç suçu olmayan günahsız kimseler de zulme maruz kalabilmektedirler. Fakat masumların bu musibetlerden dolayı büyük mükafatlar görürler. 
--------------------------------------------------------------------------------

Madem masumların da, zalimlerle beraber musibete maruz kalmaları Cenab-ı Allah’ın hikmetinin gereği ise onların Rahmetten ve Cenab-ı Hakk’ ın adaletinden aldıkları nasipleri nelerdir?
musibetlerde masumlara Cenab-ı Hakk’ ın Rahmetinin büyük mük''fatları söz konusudur. Çünkü o masum insanların fani malları onlar hakkında sadaka olup b''ki bir mal olmakta ve sona eren hayatları ise ebedi bir hayatı kazandıracak şekilde, bir nevi şehitlik mertebesi onlara kazandırmaktadır. Elbette bu dünyadaki az ve geçici bir zahmete karşılık, büyük ve ebedi bir saadeti, mük''fatı kazanmak az bir mük''fat değildir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Sakatlık, hastalık ve musibetlerde ne gibi hikmetler var?
Dünyaya noksanlıkla doğanlar veya sonradan sakatlananların durumlarında adaletsizlik yoktur. Ortada sadece çok anlamlı hizmetler ve derin hikmetler mevcuttur. Bir tarafdan diğer insanların onları görerek, hallerine şükretmeleri ve gönül huzuruna kavuşmaları murat edilmiştir.... 
--------------------------------------------------------------------------------

İsl''m'da intihar niye günahtır?
Demek oluyor ki mü'min te'sirinde kaldığı dünyevî bir h''disenin zorluğuna tahammül edemeyip böyle büyük bir günahı işlemeye teşebbüs etmemelidir. Zira mü'minin nazarında dünyanın en büyük ve en kötü h''disesi bile, ''hiret mes'elesi yanında büyük sayılmaz, korkutucu olmaz. Dünya nasıl olsa f''nidir, gelip geçicidir. 
--------------------------------------------------------------------------------

Her musibet bir saadetin habercisidir, deniliyor. Musibet nasıl saadet getirir?
En büyük nimetler ve saadetler çok çeşitli ve büyük musibetlerin arkasından gelmiş. Varlık da öyle, servet de öyle. Yattığı yerden kim ne kazanmıştır? Yusuf Aleyhissel''m bunun için çok çarpıcı bir örnek. 
--------------------------------------------------------------------------------

Filistin'e Uygulanan Zulüm Hakkında.

Dinimize göre; Küfür devam eder ama zulüm devam etmez diye biliriz. Ayrıca Allahü teala; "Zalim Allah’ın kılıcıdır, onunla yoldan çıkanlardan intikam alır; sonra döner zalimden intikam alır" diye biliriz. Fakat bu konuda benim anlayamadığım ve beni kahreden bir mesele var. Yukarıdaki bildiğimiz meselelere uymuyor gibi sanki. Filistin neredeyse, yanlış bilmiyorsam yüz yılı aşkın süredir zalimin elinde inim inim inliyor. Bunun sebebi nedir? Bu kadar uzun zulüm olur mu? Bu konuda bilgi verirseniz çok memnun olurum.