Bakara / 182. Ayet
فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا اَوْ اِثْمًا فَاَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

Kim de vasiyet edenin haksýzlýða meylinden veya günaha düþmesinden haklý bir endiþe duyar da, mirasçýlar arasýnda bir uzlaþma saðlamak üzere vasiyette deðiþikliðe giderse, bu takdirde ona bir günah yoktur. Doðrusu Allah, çok baðýþlayýcýdýr, engin merhamet sahibidir.

CuMA notLaRı/11

Başlatan MiM, Mayıs 22, 2009, 01:14:15 ÖÖ

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 01:14:15 ÖÖ
[IMG]http://img32.imageshack.us/img32/6835/79133619.jpg[/img]
[IMG]http://img190.imageshack.us/img190/8441/ho451600ns18250.jpg[/img]
[IMG]http://img40.imageshack.us/img40/48/samp5c728af7be655b2c.jpg[/img]
“Ey akıllı kimse! İyi olsun, kötü olsun, kimsenin hakkında kötü söz söyleme. Kötülüğünü söylediğin kimse gerçekten kötü ise, onu kendine düşmen edersin. Eğer iyi ise, sen kötü bir iş yapmış olursun.
Sana birisi “Fil''n kimse kötüdür” derse, iyice bil ki, o kendi ayıbını söylemiş olur. Çünkü fil''nın işi şöyledir denildiği zaman sadece söylenmek olmaz, ispat etmek de gerekir. Yoksa söz yalnız gıybet derecesinde kalır.
Gıybet ise kötü bir iştir. Birini gıybet ettiğin zaman, doğru da söylesen, sen kötüsün!”



bölüm/3

ve artık safa tepesindesiniz... daha önce anlatılmadı ise, merak sarıyor insanı, bu uzun yolu yedi defa niye, neden yürüyeceğiz? bunun sebebi hikmeti ve hikayesi nedir acaba? diyorsunuz! Elbette bunu merak edenler vardır ve onlara bunu anlatmalı ki, yapacağı bu ibadetin kadr-i kıymeti olsun, şuurla, bilinçle yapılmış olsun... Ve başlıyoruz anlatmaya, büyük bir merakla dinleyen sevdalılara...

"Bak hacı efendi, hacı abla... sa'y, çalışma, gayret etme demektir... şimdi size bunun hikayesini ve hikmetini anlatmaya çalışacağım... Hz. İbrahim (as)'ın 120 yaşına kadar çocuğu olmamıştı... ama bir çocuk sahibi olma arzusu onun naif yüreğinde hiç dinmeyen bir sızı olarak kaldı içinde... O'nun bu hasret ve özlemini bugüne kadar karşılayamamış olan 90 yaşındaki eşi Sare annemiz, bir çocuk sahibi olabileceği umudunu artık tamamen kaybedince onu, ona çocuk verebileceğine inandığı bir hanımla evlendirmek ister. Ama o da her kadın gibi kıskançtır ve kendisi kadar güzel olmayacak bir hanım bulma gayesiyle siyahi bir genç kadın olan Hacer annemizi bulur ve onunla evlendirir kocasını... ve ondan bilahare peygamber olacak olan Hz. İsmail dünyaya gelir... yani arap ırkının ve tabii sevgili efendimizin atası olan İsmail peygamber... ve elbette bu durum şeytan-ı aleyhillane'nin de iğvasıyla kıskandırır SARE annemizi... istemez artık onları yanında... uzaklaşmalarını ve bu ellerden çok uzaklara gitmelerini ister kocasından. Bu durum elbetteki Rabb-i Teala'nın yazgısıdır, bir kaderdir bu... ve baba İbrahim (as) alır küçük oğlu İsmail'i kucağına ve Hacer annemizle çook uzun yollar teperek gelirler Mekke'ye... O gün için boştur Mekke, kimsecikler yoktur orada... kabe çok eskilerde sel felaketiyle yıkılmış ve yeri de kaybolmuştur. kayalıklar arasındaki bu bomboş vadiye bırakır biricik yavrusunu, onun garip ve çilekeş annesiyle beraber, ibrahim aleyhisselam...

Bırakır ve döner... Hem de hiç arkasına bakmadan... Bakamaz çünkü, yüreğinde derin bir hicran yarası vardır... Onları getirmesindeki sebep zahiren kıskançlık gibi görülse de, bu bir takdir, bir yazgıdır bu... Dönerken seslenir arkadan Hacer annemiz: "Ey ibrahim, bizi bırakıpta nereye gidiyorsun, yoksa ALLAH böyle mi istedi?"

-Evet bu O'nun emri diyebilmişti sadece, yüzünü dönmeden. Yüreği onlarla beraber kalmıştı çünkü, korkuyordu geriye bakmaktan, belki bir daha gidemem diye...

-Git ey İbrahim dedi, hacer annemiz... Madem bu ALLAH'ın emri, öyleyse o bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır, diye de ilave etmişti...

Cenab-ı Hakk'ın çağrısına cevaben göçe katlanan hz. Hacer, kendini O'na teslim eder. Þehirden, hayatın içinden ayrılarak bu ıssız, susuz ve çorak vadiye yerleşmeye de O'nun emri olduğu için katlanacaktır.  O katıksız bir tevekkül ve iman gücüyle bütün ince hesapları, kupkuru mantığı bir tarafa bırakmış ve yalnızca ona sarılmıştır. O'nu sevmiş, gönlünü bütünüyle O'na vermiş ve yalnızca O'na dayanmıştır.

Fakat hz. Hacer açlıktan ağlayan bebeğinin yanında, mucize bekleye bekleye oturup durmaz... Görünmez yerlerden bir el'in uzanıp birşeyler yapmasını, gökten bir zenbil inmesini, cennet'ten bir ırmağın akmasını beklemez. Tevekkülü boş ve gayretsiz bir bekleme olarak anlamaz. Yavrusunu ALLAH'a emanet eder, kendisi de derin bir itimat duygusuyla doğrulur; Safa-Merve arasında koşmaya, çırpınmaya durur; ve derin bir tevekkül ile arayışa koyulur...

Ve hz. Hacer'in hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerden, niyazın gücü ve ALLAH'ın yardımıyla ilahi lütuf gelir. Cebrail aleyhisselam asırlar sonraki bir kutlu doğumun şerbetini, o viladetin beşiği Mekke'nin ilk sakinlerine takdim eder. İsmail'in ayaklarının önünde melek kanatlarıyla açılan öteler kaynaklı ark'tan su fışkırmaktadır.

şimdi burada birşeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Hacer anamız burada suyun olmadığını görünce diğer tepeye koştu... bulamadı, tekrar geri geldi... yok! peki iyi de neden ikinci defa aynı tepeye doğru gitti... olmadığını bile bile neden üçüncü, dördüncü defalar gitti geldi? neden beşinci altıncı defalar, su olmadığını gördüğü halde bıkmadan, usanmadan gitti geldi? neden? niçin? bunu hiç düşündünüz mü?

işte bu gidiş-gelişlerin kıyamete kadar cümle ALLAHa iman etmiş insanlara bir hatıra olarak ibadet niteliğinde bırakılmış olmasının sırrı bu sualde yatıyor! çünkü hacer anamız Rabbine öylesine inanmış ve tevekkül etmişti ki, ona sığınan, bıkmadan, usanmadan ondan isteyen bir sevdalısına ilanihaye 'hayır' demezdi... ve işte dememişti de... sabrının, tevekkülünün, ona bütün kalbiyle bağlanmış olmanın semeresini görmüş ve yüreğinden akan coşkun seller gibi niyazlarına mukabil çağlayanlar gibi fışkıran mucizeye kavuşmuştu... hatta o kadar ki, bu kadar gür fışkırmasından korkup "zem, zem" 'dur, dur' diyecek kadar... aşk dediğiniz şey buydu işte, iman dediğiniz sihirli kudret böylesine destanlar yazdırırdı, tarihin altın sayfalarına; taa kıyamete kadar gelecek bütün aşıklara anlatılacak olan..."

İşte bütün bunları anlattıktan sonra, niyyetlerinizi yapıyor ve Safa tepesinden Merveye doğru akmağa başlıyorsunuz... içinizden geldiği gibi dua edebilir ya da size verilen kitapçıklardan okuyabilirsiniz. Biraz gittikten sonra yeşil ışıklar karşılar sizi... 50 metre uzunluğundaki bu vadide yürürken erkekler hervele dediğimiz hızlı ve gösterişli şekilde yürürler... iki tepe arasındaki mesafenin 350 metre olduğunu düşünürsek bu elli metre hızlı koşmak adeta hayatımızın ritmini andıran bir özellik taşıdığını düşünürsünüz. bazen hızlı koşarken sonra yavaşlamak, nefeslenmek ve yeni koşular için dingin hale gelmek için... hepimizin hayatı da böyle değil midir? bazen hızlı koşar, bazen dinlenirsiniz... bu arada şunu da hatırlatmış olalım, sa'y daima ihramlı olarak yapılmak zorundadır... vacip olan bir menasiktir... gidiş ve dönüş yolları ayrıdır. ortasında yaşlı ve özürlüler için tahsis edilmiş araba yolu vardır. hani şu sakat arabalarını bilirsiniz, birinin arkadan sürüp götürdüğü... işte o arabaların yolu... şayet yürüyemeyecek kadar yaşlı ya da hasta -veya sakat olabilir- iseniz, sizin için iki yol vardır. birincisi, safa tepesinde bekleyen paralı arabacılar... onlarla sıkı pazarlık yapmalısınız. hac döneminde 250-300 riyal arası bir ücretle, umre dönemlerinde ise takriben -pazarlığa göre- 50-100 riyal arası bir fiyata anlaşırsınız ve o sizi alır arabasına ve yedi şavt'ın arkasından sizi Merve tepesinde bırakır. ikinci yol ise, bab-u selam kapısının karşısına düşen duvar dibinde kabe hizmetleri vakfı tarafından kurulan bir kulübeye gidiyor, orada kimliğinizi bırakmak suretiyle ücretsiz olarak arabanızı alıyor ve refakatçinizin yardımı ve eşliğinde ibadetlerinizi yapmaya başlıyorsunuz. 7 şavt demek, safa tepesinden merve tepesine dört gidiş üç geliştir... şayet siz sa'y yaparken ezan okunursa olduğunuz yerde durur, kabeye karşı dönerek namazını eda eder ve sonra sa'yinize kaldığınız yerden devam edersiniz.

Çok yorulmuş olacağınızdan hiç şüphem yok. ama yol boyu konmuş olan zemzem bidonlarından istediğiniz yerde kana kana içer, adeta güç toplar ve yeniden yola revan olursunuz. (Bu arada işin içine biraz mizah katarsak umarım fakiri mazur görürsünüz demi? :D bizim ihtiyarlardan biri 5. şavtı zor bela tamamladıktan sonra bitkin bir vaziyette şöyle az bir dinleneyim diye durduğu bir an o gözü önünde adeta hiç bitmeyecekmiş gözüken koca iki seferi nasıl yapacağını kara kara düşünürken birden şöyle demez mi! "Yav hacer ana, n'olurdu ki, 5 defa gidip gelseydin sen de olmaz mıydı yani! :D ) valla duyanlar yorgunluğunu unutup kahkahalara boğuldular adeta)

ve son iki gidiş gelişinizde yorgunluktan bacaklarınızı sürüye sürüye yürüyorsunuz adeta... burada özel bir parantez açmam gerekiyor... her kim, hac ya da umreye niyetlenir, gelmek ister... geliş gününden en az onbeş gün önceden çalışmalara başlamalı ve her gün artan bir tempo ile yürüyüşler hatta koşular yapmalı ve kendini buralara hazırlamalıdır. aksi halde işte böyle dökülür ve gövdenizi taşıyamaz hale gelebilirsiniz. bu da sizin en az bir hafta kadar ibadetten büyük ölçüde mahrum kalmanıza yol açabilir. ve elbetteki bu öngörüm genelde yaşlandıktan sonra o topraklara gitmeyi adet edinmiş olan bizim memleket insanı için söylüyorum. gençken gidenler elbette çok daha avantajlıdır...

ve sonunda safa tepesinde sonlanan 6. şavt'ın ardından son şavt için merve tepesine doğru akarken son sefer olması hasebiyle sanki biraz canlanma meydana geliyor insanda... bu biraz da psikolojik bir doping gibidir. ve nihayetinde yeşil ışıkları koşma taklidi yaparak -ilk turlarda koşarken, son turlar genelde koşma taklidi ile geçer!  :D - geçtikten sonra nihayetinde merve tepesine varıyorsunuz... doğrusu o an mutlu bir an'dır diyebilirim. çünkü zorlu bir iş başarılmış, bütün yorgunluklar adeta mutlu bir rahatlığa dönüşmüştür. o an sanki hacer annemizin suya kavuştuğu anki mutluluğun resmi gibidir. zaten bütün bu gayretler hep onun hatırasını yaşatmak için değil midir?

Merve tepesinde duanızı din görevlisi eşliğinde topluca yapıyor ve artık otelinize doğru yol almaya başlıyorsunuz. gidecek traş olacak ve ihramızından çıkacaksınız... yemek ve duş'un ardından öylesine bir uykuya dalıyorsunuz ki... sanki bu kadar rahat ve derin bir uykuyu hiç uyumamış gibi hissediyorsunuz kendinizi... öylesine mutlusunuz ki... kabenin o ruhlara inşirah veren deruni ezanıyla uyanacak, ve ilk sabah namazınızı ALLAH'ın o muhteşem beytinde tarifi imkansız bir huşu içinde ve her renk ve ırktan, dillerini bilmeseniz bile sizinle aynı sevdanın yangınıyla yanan onbinlerce mü'min kardeşinizle beraber kılacak olmanın hayaliyle derin bir uykuya dalıyorsunuz...

haftaya efendimize doğru uzanan yoldayız inşaALLAH...



[IMG]http://img35.imageshack.us/img35/5889/adszju5ur3kl0.jpg[/img]

[IMG]http://img35.imageshack.us/img35/3391/37459919.jpg[/img]




Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

özleyis

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 06:25:09 ÖÖ
oyy hocam yaa sabahin bu güzel sessizliginde adeta yeniden say yaptim sanki...Allah sizden razi olsun bana bu atmosferi ruhende olsa yeniden yasattiginiz icin...Hayirli ve bol feyizli cumalar insallah...

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 07:13:31 ÖÖ
Alıntı yapılan: özleyis - Mayıs 22, 2009, 06:25:09 ÖÖ
oyy hocam yaa sabahin bu güzel sessizliginde adeta yeniden say yaptim sanki...ALLAH sizden razi olsun bana bu atmosferi ruhende olsa yeniden yasattiginiz icin...Hayirli ve bol feyizli cumalar insALLAH...

eyvallah can özleyiş, yüreğine sağlık ablam... yeniden dediğinize göre demek ki, oraya gitmiş olmalısınız. evet, gidenler için oraları yeniden hatırlamak çok daha başka oluyor tabii... Rabbim tekrar gitmeyi nasip etsin ablacım.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

Mercan

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 08:58:33 ÖÖ
MİM hocam bir solukta okudum inşaALLAH Rabbim bizlerede nasip eder...Ama say yaparken Hacer annemiz gibi olunamıyor demekki ...Onun çektiği ızdırap çekilmeden yapılan saydan nasıl tat alınır :(...
ALLAH Razı olsun MİM hocam önümüzdeki cumayı sabırsızlıkla bekliyorum...

...Tefekkür...

YöNetiCi
4,133
Mayıs 22, 2009, 09:31:50 ÖÖ
Yaptığımız her yürüyüşü, bir gün belki, ben de safa ve mervede kolayca say yapmak nasip olur düşündesinde yapsak...Þimdiden hazırlayalım hocam kendimizi,Rabbim bizleri de çağırır belki.....Yürekten ve özlemle bekliyorum/z o kutsal daveti....


MiM hocam Rabbim razı olsun...

Rahman'a emanet olun...
Rabbim,her vesiLede SENÝN keremin saklýdýr,
SebepLer sayýsýnca hamd SANA....

“Benimdir” diye bildiklerim Senindir
Beni bende olanlara bende etme
“Ben” diye bildiðim de Senin emrindir
Beni bende býrakýp Senden etme
Rabbim, yüzümü Sana döndüm
Gönlümü de Sana çevir
Rabbim, bir Seni bir bildim
Sevdalarýmý Sende bitir...

liprade

ADMiN
8,616
Mayıs 22, 2009, 09:42:29 ÖÖ
Mim hocam sa'yı, manevi atmosferi soluturken mizahi yönünü de işin içine katarak incelikleriyle anlattınız... Uzun olması bıkkınlık meydana getirmiyor aksine acaba ne olacak hissi uyandırıyor...

Allah c.c razı olsun...

Ne yazık ki bizim sa'ylarımız masivadan masivaya olduğu için sonuçta zem zeme kavuşamıyoruz...

İnşallah O (c.c) na layık kul olabiliriz...

Amin...

*Cumalarımız daha bir Cuma oldu sizinle... Rabbim razı ve memnun olsun inşallah...

Amin...


"Cehalet hýyar olmuþ gidiyor son sürat/  Enkaz-ý beþer koþuyor elde tuzluk alýk surat"

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 02:00:56 ÖS
Alıntı yapılan: Mercan - Mayıs 22, 2009, 08:58:33 ÖÖ
MİM hocam bir solukta okudum inşaALLAH Rabbim bizlerede nasip eder...Ama say yaparken Hacer annemiz gibi olunamıyor demekki ...Onun çektiği ızdırap çekilmeden yapılan saydan nasıl tat alınır :(...
ALLAH Razı olsun MİM hocam önümüzdeki cumalı sabırsızlıkla bekliyorum...

eyvallah mercan ablam, yüreğinize sağlık. Rabbim sizden de razı olsun ve nasip buyursun size de inşaallah.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

Resulehasret

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 02:11:15 ÖS
   Ellerinize, gönülünüze sağlık. Eğer birgün o mübarek yerlere gitmek nasip olursa, zorluk çekeceğimi sanmıyorum, sayenizde tabi hocam, Allah razı olsun sizden. :) Okumaktan ziyade, görsel bir sunum içinde, yani o anı yaşarcasına buluyorum kendimi yazılarınız da hocam.
 
Alıntı Yap*Cumalarımız daha bir Cuma oldu sizinle... Rabbim razı ve memnun olsun inşALLAH...

Liprade'ye gönülden katılıyor, haftaya cumayı dört gözle bekliyorum inşaallah. :)[/b]

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 03:31:41 ÖS
Alıntı yapılan: liprade - Mayıs 22, 2009, 09:42:29 ÖÖ
Mim hocam sa'yı, manevi atmosferi soluturken mizahi yönünü de işin içine katarak incelikleriyle anlattınız... Uzun olması bıkkınlık meydana getirmiyor aksine acaba ne olacak hissi uyandırıyor...
ALLAH c.c razı olsun...
Ne yazık ki bizim sa'ylarımız masivadan masivaya olduğu için sonuçta zem zeme kavuşamıyoruz...
İnşALLAH O (c.c) na layık kul olabiliriz...
Amin...
*Cumalarımız daha bir Cuma oldu sizinle... Rabbim razı ve memnun olsun inşALLAH...
Amin...

estağfirullah sevgili liprade, bir güzellik varsa sizin kalplerinizde olandır abim. biz güzel olan birşeyi aksettirmeye çalışsakta önemli olan kalplerde bulduğu karşılıktır. tevazu ile yaptığınız güzel yorumlarsa fakire layık olmadığı bir onur bahşişidir... teşekkür ediyorum güzel abim... Rabbim sizden razı olsun.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 03:35:44 ÖS
Alıntı yapılan: Resulehasret - Mayıs 22, 2009, 02:11:15 ÖS
    Ellerinize, gönülünüze sağlık. Eğer birgün o mübarek yerlere gitmek nasip olursa, zorluk çekeceğimi sanmıyorum, sayenizde tabi hocam, ALLAH razı olsun sizden. :) Okumaktan ziyade, görsel bir sunum içinde, yani o anı yaşarcasına buluyorum kendimi yazılarınız da hocam.
   
Alıntı Yap*Cumalarımız daha bir Cuma oldu sizinle... Rabbim razı ve memnun olsun inşALLAH...
Liprade'ye gönülden katılıyor, haftaya cumayı dört gözle bekliyorum inşaALLAH. :)[/b]

eyvallah can hasanım, benim vefakar güzel kardeşim... fakirin cuma notlarına gösterdiğin ilgi için çok teşekkür ediyorum. ve mutlaka bunu yerinde görebilmeni can-u gönülden temenni ediyorum.

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

özleyis

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 03:58:37 ÖS
Amin Hocam amin.Insallah tekrar Rabbimin davet ettikleri arasinda oluruz.
yaa aslinda tüm fussilet Ailesi olarak bir kafilemi kursak ne :D

Nasil fikir ama ;)

Mercan

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 07:37:14 ÖS
Alıntı yapılan: özleyis - Mayıs 22, 2009, 03:58:37 ÖS
Amin Hocam amin.InsALLAH tekrar Rabbimin davet ettikleri arasinda oluruz.
yaa aslinda tüm fussilet Ailesi olarak bir kafilemi kursak ne :D

Nasil fikir ama ;)
Çok güzel olur Özleyiş...

MiM

ADMiN
11,903
Mayıs 22, 2009, 08:16:09 ÖS
Alıntı yapılan: özleyis - Mayıs 22, 2009, 03:58:37 ÖS
Amin Hocam amin.InsALLAH tekrar Rabbimin davet ettikleri arasinda oluruz.
yaa aslinda tüm fussilet Ailesi olarak bir kafilemi kursak ne :D

Nasil fikir ama ;)

süper!
hem de nasıl güzel bir fikir... bu kadar olur dedirtecek kadar hem de...
harikasın özleyiş, valla muhayyilen fevkalade ablacım...
yüreğine sağlık, hayali de olsa muhteşem...

Bana öyle bir resim çiz ki... Gözlerim açýkken deðil, kapatýnca göreyim!

Bevadih

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 09:58:57 ÖS
Değerli abiciğim eklediğiniz an  okudum muhteşem lezzetli anlatımla sunulmuş güzelliği,


Diyorum ya abim...

Sanki yüreğinizi de içine katarak hacc haritası çiziyorsunuz..Sevgi ile his ile,gözlem ile..

Müthiş...!

Okuduğum kitaptan Hacer annemiz ile ilgli beni etkileyen kısımlar vardı  ekleyip eklemek konusunda tereddüt ettim..Bu güzel anlatımdan sonra yazılmaz diye..! Kararsız kaldım..

Ama affınıza sığınarak  paylaşmaya karar verdim...

Hacc diyince özellikle sa'y..Ve Hacer annemiz..Ön plana çıkar..

Haccın mantığını oluşturan Çölde en sevdiği varlıkları O'an emanet edip giderken

Hz.İbrahim'in  ettiği duası...Ey Rabbimi.!Ben zürriyetimden bazısını Senin kutsal

evinin(kabe)yanında ekin bitmez bir vadide yerleştirdim.Ey rabbimiz ibadetierni

dosdoğru yapsınlar diye.Sen de insanlardan bir kısmının kalplerine onlar için muhabbet

yerleştir.Onları sevsinler.Bu toprakları ziyerete gelsinler..

Bu beldenin halkını çeşitli ürün ve yemişlerler rızıklandır Yarabi.Ki buna şükredip dursunlar..

***
Hacer: şehir kuran kadın..

En fazla teslim olan mütevekkil kadın..Dünyada tek dikili ağacı olmayan,dünyevi gücü olmayan vahşi çölde bırakılan kadın...Köle olmasına rağmen gelmiş geçmiş en özgür kadınlardan..Çünkü o sadece Rabbine dayanan ,O'ndan isteyen..

******

Hacer'in yüreğini Suyun bitmesi  ve İsmail'i ağlaması ile endişe sardı..Onu koruyan Rabbinin nasıl bir sebepe imdadına koşacağını bilmiyordu.Mekke vadisinin amansız sıcağıda  Safa tepesine çıkıp baktı.Oradan Merve tepesine kadar koştu. Bu iki tepe  arasında 7 kez koşarak gitti geldi..Bu canhiraş koşmalar gayretin çabanın ve emeğin timsalidir..Hacer'in ruhuna burda  girebiliriz . Korku ve ümit arasında ama teslimiyeti bozmadan safa ve merve tepeleri arasında "say" etmenin ne olabileceiğini kızgın güneşi hiç unutmadan burada anlayabiliriz....

Hz İbrahim'i Hacer'siz düşünemeyiz...!


*****
Merakla ve dua ile bekleyenlerdenim abim....Muhabbetle....

Not..Bu bigilerin çıktısını alıyorum..Kendime ve sevdiklerime veriyorum..Bunun içinde  teşekkür ederim abilerin bitanesi...!

denge

Ziyaretçi
Mayıs 22, 2009, 11:34:01 ÖS
Hocam ne kadar da güzel anlatmışsınız Allah razı olsun.
Sa'y'ınıza çok güldüm ama. :D Ama düşünsenize Hacer validemiz tek başına,güneşin altında,suyu yok,ıssız yerde.Ama bizim say yaptığımız yer mermer,üzerimizde klimalar(oh püfür püfür),yan taraflarda zemzem suları,ailemiz yanımızda...
Hatta bazı hocalar diyorlar ki;Say yaparken su içmemeye çalışın,Hacer validemizin yaşadıklarını tam anlamıyla hissedebilmek için...
Hocam hacca veya umreye yaşlanınca mı gitsinler,genç iken mi? :D

SMF 2.1.4 © 2023, Simple Machines, TinyPortal 2.2.2 © 2005-2022
Sayfa 0.118 saniyede 28 sorgu ile oluşturuldu.
Lithium theme by Bloc © 2017